ORTADOĞU’DA ÇİN’İN GÖRÜNÜRLÜĞÜ ARTIYOR

Prof. Dr. Osman Metin Öztürk

İran ve Suudi Arabistan yetkilileri Çin’de bir araya gelmiş…

Suudi Arabistan Ulusal Güvenlik Danışmanı Musaid el Aiban ve İran Yüksek Ulusal Güvenlik Konseyi Sekreteri Ali Şemhani, 6-10 Mart tarihlerinde Pekin’de bir araya gelmiş…

Çin Komünist Partisi (ÇKP) Merkez Komitesi Dış İlişkiler Komisyonu Ofisi Direktörü (yakın zamana kadar Çin’in Dışişleri Bakanı) Wang Yi’nin açılış ve kapanış törenlerine başkanlık ettiği bu bir araya gelişte; Suudi Arabistan ve İran, BM Şartı temelinde, diplomatik yollarla anlaşmazlıklarını çözecekleri, birbirlerinin egemenliğine saygı göstereceklerini ve iç işlerine müdahale etmeyeceklerini beyan etmişler. Suudi Arabistan ve İran, ayrıca, aralarında yeniden diplomatik ilişki tesisi ve her alandaki işbirliğinin başlatılması konularında mutabık kalmışlar. Suudi Arabistan ve İran, bu bir araya gelişin düzenlenmesinde oynadığı aktif rolden dolayı Çin’e de teşekkür etmişler.

Çin Dışişleri Bakanlığı’ndan yapılan konuya ilişkin açıklamada, (i) bu bir araya gelişin, Çin Cumhurbaşkanı Xi Jinping’in ortaya koyduğu iyi komşuluk ilkesine dayalı inisiyatif doğrultusunda gerçekleştiğine işaret edilmiş; (ii) Çin’in, iki ülke arasındaki diyalogun yoğunlaşması için yapıcı rol oynamaya devam etmeye hazır olduğu ifade edilmiş; (iii) Suudi Arabistan’ın ve İran’ın diyalog yoluyla anlaşmaya varmasının bölge ülkelerinin iyi komşuluk ilişkileri geliştirmeleri için iyi bir örnek teşkil edeceğine ve dış güçlerin etkisinden kurtularak kendi kalkınma yollarını takip etmelerine hizmet edeceğine vurgu yapılmış; (iv) Üç ülkenin (Çin’in, Suudi Arabistan’ın ve İran’ın), Ortadoğu bölgesinde ve tüm dünyada barış ve güvenliğin korunması için çaba göstereceğine dikkat çekilmiş.

Çin Dışişleri Bakanlığı’ndan yapılan bu açıklamada, ayrıca (a) Ortadoğu’da herhangi bir gizli menfaati bulunmayan Çin’in bölgedeki ülkelerin egemenliğine saygı gösterdiğinin, (b) Çin’in Ortadoğu bölgesinde bir jeopolitik yarış başlatılmasına karşı çıktığının ve (c) Çin’in bölgedeki “sözde” güç boşluğunu doldurmak veya dışlayıcı çevreler oluşturmak istemediğinin altı da çizilmiş.

Çok önemli bir gelişme.

Niye önemli sorusunun cevabı aşağıda sıralanan (ve akla gelebilecek diğer) hususlarda…

1. Eskiden bu tür diyaloglarda ABD’nin adı geçer, bu tür diyaloglara ABD ev sahipliği yapardı; şimdi ise, Çin’in adı geçiyor, Çin ev sahipliği yapıyor.

2. İran’ın Rusya ve Çin ile olan yakın ilişkileri biliniyor. İran’ın ŞİÖ’ne üye olması ile birlikte bu yakınlığın daha ileri bir noktaya taşınmış olduğu bir gerçek. Bu noktada, İran’ın artık nükleer güç sahibi olduğu da hatırlanmalı. Bunlar, Pekin’deki Riyad-Tahran diyalogunun İran ayağını açıklayan hususlar. Diyalogun Riyad ayağı için de, Suudi Arabistan’ın Rusya ve Çin ile olan güncel yakın ilişkilerini hatırlamak gerekir. Suudi Arabistan, ABD’nin Rusya’ya yönelik yaptırımlarına katılmıyor ve enerji konusunda ABD’den gelen önerileri dikkate almıyor. Riyad-Washington ilişkilerindeki belirgin soğuma dikkat çekici. Buradan gelmek istediğim nokta, diğer bütün hususlar bir yana, Rusya’nın, Çin’in, İran’ın ve Suudi Arabistan’ın ABD ile olan ilişkilerindeki artan benzerlik, hem dikkat çekici, hem de bu dört ülkeyi aynı paydada buluşturucu bir etkiye yol açmış gözüküyor.

3. Suudi Arabistan ile İran’ın Çin’de bir araya gelmeleri ve bu bir araya gelişen Rusya’yı da içeren dörtlü bir ortak paydaya işaret etmesi, küresel politik, ekonomik ve askeri dengelerin seyri açısından çok anlamlıdır. Eğer uluslararası politikanın kalbinin son 30 yılda giderek daha çok doğuda atmaya başladığı düşünülürse, bu son gelişme, bu durumun artarak devam edeceği anlamına gelecektir. Bunu, özellikle ABD’nin dostları, müttefikleri ve ortakları bakımından görmek gerekir. Bu doğuya kayış ışığında, dostlarının, müttefiklerinin ve ortaklarının Washington ile olan ilişkilerinin, bir daha asla eskisi gibi olmayacağını ileri sürmek, abartılı bir görüş olmayacaktır. Onların Washington ile olan ilişkileri, kuvvetle muhtemel, giderek daha sorgulayıcı, hatta daha sorunlu hale gelecektir. Tabiatıyla, bunu, hem politik, ekonomik ve askeri açılardan görmek, hem de bu açılardan küresel dengelerde ne gibi değişikliklere yol açacağı noktai nazarından bir düşünmek icap eder.

4. Çin Dışişleri Bakanlığı tarafından yapılan söz konusu açıklamada, Çin’in Ortadoğu’da herhangi bir gizli menfaati bulunmadığına işaret edilmiş olsa da, bu görüşe itibar etmek, genelde politikanın, özelde uluslararası politikanın, tabiatına aykırıdır. Yani itibar edilemez, edilmemelidir. Çünkü, politika da, uluslararası politika da, özde “kıt kaynak” sorunu etrafında şekillenmiş olgulardır. Küresel güç olma yolunda yürüyen, üstelik devasa bir nüfusa sahip ve bu nüfusu beslemek ve kontrol altında tutmak durumunda olan bir Çin’in, Ortadoğu’ya ilgi duymaması, Ortadoğu’da Çin’in gizli ya da açık bir menfaatinin olmadığı düşünülebilir mi? Elbette ki hayır. Suudi Arabistan ile İran’ın bir araya gelişine ev sahipliği yapması bile, yalnız başına, Çin’in Ortadoğu’da menfaatlerinin olduğu anlamına gelir.

5. Çin Dışişleri Bakanlığı’ndan yapılan bahse konu açıklamada her ne kadar Çin’in bölgede güç boşluğunu doldurma peşinde olmadığına yer verilmişse de, görünen, Çin’in Ortadoğu’daki görünürlüğünün, istikrarlı bir şekilde arttığı, böyle bir eğilimin yaşanmakta olduğudur. Rusya’nın Suriye krizi üzerinden Ortadoğu’ya dönmesinden sonra, gelişmelerden anlıyoruz ki Çin de artık Ortadoğu’da vardır ve üstelik Çin’in Ortadoğu’daki varlığı artan bir seyir içindedir. Uluslararası ilişkiler “bileşik kaplar”ı çağrıştıran bir işleyişe sahip olduğu için, Rusya’nın Ortadoğu’ya geri dönmesi ve Çin’in Ortadoğu’da giderek artan bir şekilde seyir göstermesi ancak, ABD’nin/Batının Ortadoğu’da güç kaybetmesi ile açıklanabilir. Yani ABD/Batı Ortadoğu’da mevzi kaybetmektedir; Rusya da, Çin de, kademeli bir şekilde ABD’nin/Batının Ortadoğu’da kaybettiği mevzilere yerleşmektedir.

6. Türkiye, bir yönüyle, bir Ortadoğu ülkesidir ve ne yazık ki, AKP iktidarında ciddi şekilde Ortadoğululaşmış, bu yön çok daha belirgin hale gelmiştir. Hem böyle bir hali yansıtmak, hem de habere konu gelişmeyi de, bu gelişmenin çağrıştırdığı yukarıda arz ettiğim hususları da, görmezden gelmek, dikkate almamak, Türkiye için çok ağır sonuçları olabilecek bir durum olacaktır diye düşünüyorum.

Ankara, 12 Mart 2023

(Kaynak; https://turkish.cri.cn/2023/03/11/ARTI7qrQtSnXKDBRwLpnmds8230311.shtml?spm=C78321.PWUiAL2594b5.EY3stVDm2L2L.56, 12.3.2023)

Anahtar Kelimeler: Çin,  İran,  Suudi Arabistan, 

ABD’YE AİT İNSANSIZ HAVA ARACININ KARADENİZ’DE DÜŞMESİ ÜZERİNE

Prof. Dr. Osman Metin Öztürk Hatırlanacağı üzere, geçtiğimiz günlerde, Karadeniz’de uluslararası hava sahasında ABD’ye ait bir insansız hava aracı (İHA) düşmüş; ABD İHA’nın Rusya tarafından vurulduğunu iddia etmiş, Rusya ise İHA’nın “ani manevra” sonucu düştüğünü savunmuştu. Ve konu, daha sonra, Karadeniz’e düşen İHA’nın çıkarılmasına gelmişti. İlk başta, bunun nedeni, düşen ABD İHA’sının içerdiği teknoloji ile

TÜRK SİYASETİNDE İYİ PARTİ’NİN SON HAMLESİ VE YAKLAŞAN SEÇİMLER

Prof. Dr. Osman Metin Öztürk Belli ki, İyi Parti (İP)/Sayın Meral Akşener, Türk siyasal hayatında uzun süre hatırlanacak… Tıpkı “mevcut MHP”/Sayın Devlet Bahçeli gibi. “Mevcut MHP”/Sayın Bahçeli, ne oldu-ne bitti hala bilinmiyor, birden bire hem izlediği politika kendisi ile örtüşmeyen, hem de demediğini bırakmadığı AKP/ Sayın Recep Tayyip Erdoğan ile yakınlaştı, Cumhur İttifakı üzerinden AKP

“NATO ÜYELİĞİ ONAY SÜRECİ KOLAY DEĞİLDİR”

Prof. Dr. Osman Metin Öztürk Yukarıdaki başlık bana ait değil. Başlık, Sayın Konur Alp Koçak’ın, 11 Kasım 2022 tarihli Türkgün Gazetesi’nin 11. sayfasında yer alan köşe yazısının başlığıdır. Sayın Koçak’ın köşe yazısında yer alan bazı hususlar, işbu çalışmayı kaleme alma ihtiyacını doğurmuştur. Sayın Koçak, köşe yazısında, NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg’in geçtiğimiz günlerde Türkiye’yi ziyareti

ABD’NİN GİRİT’TE VE BATI TRAKYA’DA ARTAN ASKERİ VARLIĞI ÜZERİNE…

Prof. Dr. Osman Metin Öztürk Yunanistan’ın, NATO üyesi olarak ülkesini zaten ABD’ye açmış iken, son dönemde bu işi daha da ileriye taşımasını, ABD’ye Girit’te ve Batı Trakya’da daha ileri konuşlanma imkânı tanımasını, burada biraz farklı ele almaya çalışacağım. Elbette ki, Yunanistan’ın bu yaptıkları, Yunan emeli ve ABD’nin güncel Türkiye yaklaşımı ile birlikte mütalaa edildiğinde, Türkiye

TÜRKİYE CİDDİ TEHDİT/TEHLİKE ALTINDA

Prof. Dr. Osman Metin Öztürk Bu 30 Ağustos’ta aklıma gelenler…. Lütfen hatırlayınız… 1821’de Osmanlı’ya isyan eden ve bu isyan neticesinde 1832’de Osmanlı’dan koparak ayrı bir devlete sahip olan Yunanlılar, Mayıs 1919’da Anadolu’yu işgale başlıyor… Yaklaşık 100 yıl önce (1821) emperyalist Batının desteği ile Osmanlı’dan kopan isyancılar, yaklaşık 100 yıl sonra (1919) yine emperyalist Batının desteği

E-mail: bilgi@ascmer.org

Tel: +90 532 414 48 98

Dükkan
© 2014 Tüm Hakları Saklıdır. Sitedeki yazılar ve analizler kaynak gösterilmeden kullanılamaz.