DIŞARISI GÖZÜYLE TÜRKİYE’DEKİ 14 MAYIS SEÇİMLERİNE BİR BAKIŞ

Prof. Dr. Osman Metin Öztürk

14 Mayıs’taki seçimler yaklaşıyor…

Seçim sürecinde daha önce medyada çok rastlamadığım, seçimlere dış politika gözlüğü ile bakan bazı yorumları ve değerlendirmeleri görmeye başladım. Bunu olumlu bir gelişme olarak görüyorum. Çünkü iç ve dış politika arasındaki karşılıklı ve bağımlı ilişki nedeniyle, seçimlere ilişkin öngörüleri sadece iç dinamiklere dayandırmak eksik bir yaklaşım olur. Seçimlere, dış politika (dışarısı) gözüyle bakılması, seçimlere ilişkin öngörülerdeki isabet derecesini besleyecektir.

Bu çalışma, bu mülahazanın ürünü, 14 Mayıs’taki seçimlere dair öngörülerin isabet derecesini artırmayı öngören bir çalışmadır. Çalışmada, yaşananlardan, gelişmelerden, yani olanlardan hareketle ABD, Rusya, Çin, AB, Türkiye’nin komşuları ve bölge açısından 14 Mayıs’taki seçimlere tarafsız ve gerçekçi bir gözle bakılmaya çalışılmıştır.

1. Türkiye’deki yüksek ABD karşıtlığı nedeniyle, Sayın Kılıçdaroğlu merkezli Millet İttifakı’na müzahir bir görüntünün varlığına rağmen, ABD’nin gerçekte AKP/Sayın Erdoğan merkezli Cumhur İttifakı’na müzahir olduğunu değerlendiriyorum. Çünkü hem Sayın Kılıçdaroğlu demokrasiyi özümsemiş bir isim, hem de kendisinin merkezinde yer aldığı Millet İttifakı’ndaki demokrasi özlemi çok yüksek. Bunlar, Sayın Kılıçdaroğlu merkezli Millet İttifakı’nın iktidarında, ABD’nin beklentilerini karşılamasının çok güç olacağını bana söylüyor. Oysa AKP/Sayın Erdoğan merkezli Cumhur İttifakı için aynı şeyleri söyleyemiyorum. Cumhur İttifakı’nın merkezindeki AKP/Sayın Erdoğan iktidarı, bugüne kadarki uygulamaları ile, sırf iktidar olmak/iktidarda kalmak için her şeyi yapabilecek bir görüntü vermiştir. Verdiği bir başka görüntü de, ABD’nin Türkiye’ye karşı yaptığı/yapmakta olduğu onca şeye rağmen, ABD’yi bir türlü “gönlünden” çıkaramamış olduğu görüntüsüdür. Bir de, konu bağlamında, AKP/Sayın Erdoğan iktidarında öne çıkmış ABD ile iş tutan siyasal İslamcılar ve Cumhur İttifakı içinde yer alan -bana göre bu suretle siyasal İslamcılar ile iş tutuyor gözüken- milliyetçiler var. Milliyetçilerin MHP üzerinden Cumhur İttifakı’nda AKP/Sayın Erdoğan iktidarının patronajı altına girmiş olması, ABD için özellikle önemlidir. Çünkü ABD, AKP/Sayın Erdoğan iktidarının bu patronajı üzerinden, bugün MHP engelini aşma imkânını yakalamış gözükmektedir. Onun içindir ki, önümüzdeki seçimlerden AKP/Sayın Erdoğan merkezli Cumhur İttifakı’nın önde çıkmasının ABD’yi rahatlatma potansiyelini çok yüksek görüyorum. Bir tarafta hukuku görmezden gelebilen, kendisini hukuksal ve siyasal denetimin dışında gören, istediğini istediği gibi yapmada kendisini özgür hisseden bir cumhurbaşkanı adayı; diğer tarafta hukuka saygılı, demokrasiyi özümsemiş, halkı önemseyen, halkın iradesine saygı duyan bir cumhurbaşkanı aday… Sizce hangi aday ABD’nin işine gelir? Halkı görmezden gelen mi, halka saygı duyan mı?

2. Türkiye ile Rusya arasındaki mevcut yakınlığa, en son geçtiğimiz gün açılışı yapılan Akkuyu Nükleer Tesisinin açılışında Rusya Devlet Başkanı Putin’den gelen açıklamalara bakılarak, yani “güne” ve “görünene” bakılarak, Rusya’nın seçimlerde AKP/Sayın Erdoğan merkezli Cumhur İttifakı’na müzahir olduğu/olacağı yorumları yapılıyor. Ancak bu yöndeki yorumlara itibar etmenin doğru olmayacağına inanıyorum. Çünkü Rusya ile ilgili olarak görmemiz gereken gerçekler var. ABD’den farklı olarak, Rusya, Türkiye ile aynı coğrafyayı paylaşmaktadır. Bunun ötesinde, mevcut/potansiyel ciddi sorunlarının çoğunda, Rusya için, Türkiye kritik önemi haiz bir ülkedir. Böyle bir ülke (Türkiye) ile -sürekli güven sorunu yaşayacağı bir iktidar ile- iş tutmak, Rusya için çok yıpratıcıdır. Ve bu, kaçınılmaz bir şekilde, Rusya’nın bölgesel ve küresel pozisyonlarına da olumsuz olarak yansımaktadır. Rusya için, AKP/Sayın Erdoğan iktidarında, Türkiye’de siyasal İslam’ın öne çıkması ve Türkiye’yi militan İslami aşırıcılık ile ilişkilendiren iddiaların gündeme gelmesi de önemlidir. Çünkü bunlar, Rusya’nın “arka bahçem” dediği eski Sovyet coğrafyasındaki varlığını/nüfuzunu koruması ve Kuzey Kafkasya ile ilgili potansiyel riskleri göğüslemesi ile yakından ilgili hususlardır. Bir de ABD’yi bir türlü gönlünden çıkaramadığı görülebilen/anlaşılabilen bir AKP/Sayın Erdoğan iktidarı vardır ki, bu noktada Rusya’nın ABD ile karşı karşıya olduğunu da hatırlamak icap eder. Temel de bu mülahazalar ışığında Rusya açısından baktığımda, Sayın Kılıçdaroğlu merkezli Millet İttifakı’nın seçimde önde çıkmasının Rusya’yı rahatlatacağını, bu rahatlamanın Rusya’nın ilgi ve kuvvet kaydırmada hareket serbestisini artıracağını düşünüyorum.

3. Çin’in, Türkiye’deki seçimlere, ABD ve Rusya kadar ilgi göstermesini beklemiyorum. Ancak bundan, Çin’in Türkiye’deki seçimlere sırtını döndüğü/döneceği anlamı da çıkarılmamalıdır. Çin için, AKP/Sayın Erdoğan iktidarında, Türkiye’de siyasal İslam’ın öne çıkmış ve Türkiye’yi militan İslami aşırıcılık ile ilişkilendiren iddiaların gündeme gelmiş olması önemlidir. Yine Çin için, Türkiye’nin Orta Asya Türk Cumhuriyetleri ile olan ilişkileri de önemlidir. Keza Çin’in güncel dış politika anlayışı ve uygulamaları da bellidir. Çin, barışçıl ve iç işlerine karışmamayı öngören bir dış politika anlayışına sahiptir. Tayvan sorunu da dâhil Asya’nın doğusundaki sorunlar, Çin’in barışçıl bir dış politika anlayışına sahip olduğu gerçeğini değiştirmemektedir. O sorunların içinde, Çin’i karşısına almış, o sorunları Çin’e karşı istismar eden ABD’nin yer aldığını görmek gerekir. Bunlar ışığında ve genel olarak, Sayın Kılıçdaroğlu merkezli Millet İttifakı’nın seçimlerde önde çıkmasının Çin’in daha çok işine geleceğini söylemek mümkündür diye düşünüyorum.

4. AB-Türkiye ilişkilerinin AKP/Sayın Erdoğan iktidarında nereden nereye geldiği ortada… Herkes görüyor. Türkiye, 20 yıl önce tam üyeliğe çok yakın gözükür iken, bugün tam üyeliğe çok uzak düşmüş gözüküyor. Sayın Erdoğan, ABD’ye bir türlü sergileyemediği sert tavrı, AB’ye/üye ülkelere sıkça sergiledi diyebiliriz. AB’nin/üye ülkelerin bunu unutacağını beklemek yanlış olur. AB’nin ve çoğu üye ülkenin, AKP/Sayın Erdoğan iktidarı ile çalışmayı istemediği, AKP/Sayın Erdoğan iktidarına güvenmediği, bir sır değil, bunlar da biliniyor. Bu arada, Avrupa’da çalışan-ikamet eden Türk vatandaşlarını ve Sayın Erdoğan’ın zaman zaman bu vatandaşlarımız üzerinden bazı Avrupa ülkelerinin liderlerine tehdit içeren sert mesajlar verdiğini de unutmamak gerekir. AB/üye ülkeler için, muhataplarının istikrarı önemlidir diye düşünüyorum. Konu ile ilgili gördüğüm bir de şu husus var ki, bunun konu bağlamında ayrıca önemli bir etken olduğunu düşünüyorum: ABD Başkanı Biden döneminde her gün biraz daha belirginleştiği görülen, AB’nin bir “yol ayrımına” doğru ilerlemesi durumu var. Bu durum, yani ABD-Avrupa ayrışması, Avrupa’nın gözünde Türkiye’yi öne çıkaran ve daha da değerli kılan bir durumdur. Böyle iken, AB’nin, Avrupa’nın önde gelen ülkelerinin Türkiye’deki seçimlere ilgi duymaması beklenemez. Bana göre, (i) Türkiye’deki seçimlerden AKP/Sayın Erdoğan merkezli Cumhur İttifakı’nın önde çıkmasının, AB’nin/Avrupa’nın ABD’ye olan bağımlılığını besleme, başka bir ifadeyle ABD-AB/Avrupa ayrışmasını geciktirme gibi bir sonucundan söz etmek mümkün. (ii) Türkiye’deki seçimlerden Sayın Kılıçdaroğlu merkezli Millet İttifakının önde çıkmasının ise, hem AB’yi/Avrupa’yı ABD’nin kuyruğu olmaktan, ABD’nin yol açtığı sorunlara -iradesi dışında- taraf olmaktan uzaklaştırıcı bir etkisi olabilir, hem de AB’nin kendi savunma ve güvenlik mimarisini oluşturmada daha hızlı yol almasına hizmet edebilir. Bütün bunlar ışığında, AB’nin/üye ülkelerin, Türkiye’deki seçimlerde AKP/Sayın Erdoğan merkezli Cumhur İttifakı’na mesafeli duracaklarını öngörüyorum. Seçimlerden Sayın Kılıçdaroğlu merkezli Millet İttifakı’nın önde çıkması, Türkiye-AB ilişkilerinde yeni bir sayfa açılmasına imkân verebilir, her iki tarafın da çıkarlarına hizmet edecek gelişmelerin yaşanmasına elverişli bir ortam doğabilir.

5. Geleyim, seçimlerin Türkiye’nin komşuları açısından ele alınmasına…

Önce İran… İran’a bakarken, İran’ın Irak’taki ve Suriye’deki belirgin nüfuzu nedeniyle, Türkiye’nin “fiilen” artık Irak ve Suriye üzerinden de İran’a komşu olduğunu görmek gerekir. Türkiye ile İran arasındaki güç dengesi, maalesef AKP/Sayın Erdoğan iktidarında Türkiye’nin aleyhine bozulmuştur. Türkiye’de birlik-beraberlik ciddi şekilde bozulmuştur. Orduya/askerlere kurulan kumpaslar, Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK)’nin caydırıcılığından adeta çalmıştır. Ülke ekonomisi berbattır. Türkiye, dışarıda çoğu ülke ile kavgalı, yalnız bir ülke haline gelmiştir. Türkiye’nin milli ve coğrafi bütünlüğüne yönelik tehdit, AKP/Sayın Erdoğan iktidarında özellikle Suriye üzerinden daha bir ciddiyet kazanmıştır. Bu hale gelmiş bir Türkiye’nin İran’ın işine geldiği-İran’ı rahatlattığı düşünülürse, seçimlerde İran’ın AKP/Sayın Erdoğan merkezli Cumhur İttifakı’nın karşısında yer alabileceği düşünülebilir mi? Bunun düşünülmesi gerçekçi bulunabilir mi?

Geleyim Yunanistan’a… Yunanistan, ne yapacağı belli olmayan, bu nedenle güven vermeyen AKP/Sayın Erdoğan iktidar karşısında, güvenliğini sağlamak için ülkesini ABD’ye açmıştır. Girit’te ve Batı Trakya’da yeni ABD askeri konuşlanmaları olmuştur. AB üyesi Fransa’nın da Batı Trakya’da kalıcı statüde askeri varlık bulunduracağı medyaya yansımıştır. Bunlar, artan savunma harcamaları ile birlikte Yunan ekonomisini daha da zora sokmuş, ülkenin ABD’ye açılmasına Yunan kamuoyundan ciddi tepki gelmiştir. Bunlar, Yunanistan’ın siyaset kurumunda ciddi sıkıntıya/sıkışmaya yol açmış gözükmektedir. Bunun, Yunanistan’da 21 Mayıs’taki seçime yansımaması beklenemez. Bu arada, Yunanistan, AKP/Sayın Erdoğan iktidarında, hem Ege’de kendisine ait olmayan/kendisine bırakılmamış olan birçok küçük adayı, adacığı sahiplenmiş, hem de bunları ve gayri askeri statüde olması koşulu ile kendisine bırakılmış adaları uluslararası hukuku ihlal ederek askerileştirmiştir/silahlandırmıştır. Bu, kimse konuşmasa da, Türkiye ile Yunanistan arasında çok kırılgan ya da her an kırılabilir bir duruma yol açmıştır. Yunanistan’ın ülkesini ABD’ye açmasının arkasındaki asıl nedenin bu olduğunu ileri sürmek mümkündür. Bu tabloda, Yunanistan için, Türkiye’deki seçimlerden AKP/Sayın Erdoğan merkezli Cumhur İttifakı’nın önde çıkmasının anlamı, gerilimin artması, sıcak çatışma ihtimali olacaktır. Yunanistan, AB üyesi olmasına ve Güney Kıbrıs Rum Yönetimi üzerinden de Türkiye’yi eş zamanlı olarak angaje etme avantajına sahip olmasına rağmen, bunu kaldıracak durumda gözükmemektedir. O itibarla, Türkiye’deki seçimlerden Sayın Kılıçdaroğlu merkezli Millet İttifakı önde çıkarsa, Yunanistan derin bir “oh” çekecektir diye düşünüyorum. Ve bu sonucun, 21 Mayıs’ta Yunanistan’da yapılacak seçimlerde de ifadesini bulmasını bekliyorum.

Konu bağlamında Irak ve Suriye için ayrı bir değerlendirmeye gerek görmüyorum. Bağdat’ın da, Şam’ın da durumu ortada… Ancak özellikle Suriye’nin kuzeyine ilişkin olarak şunu ifade etme ihtiyacı duyuyorum: Seçim sürecinde gündeme gelen iddiaların aksine, Emek ve Özgürlük İttifakı’nın cumhurbaşkanlığı seçiminde Sayın Kılıçdaroğlu’nu destekleme kararı almasına dayandırılan yorumların aksine, Sayın Kılıçdaroğlu merkezli Millet İttifakı’nın seçimlerden önde çıkmasının bölücü/ayrılıkçı Kürtlerin beklentilerini boşa çıkaracağını değerlendiriyorum. Çünkü ayrıştırıcı, ötekileştirici ve aşağılayıcı siyaset dili gittiğinde, demokrasi ve hukuka saygı geri geldiğinde, adalete güven yeniden tesis edildiğinde, bölücü/ayrılıkçı Kürtçülük, içeride de dışarıda da “cazibesini” zaten kaybedecek, zaten zayıflayacaktır.

Azerbaycan, Gürcistan ve Ermenistan ile ilişkilerimiz açısından söyleyeceğim ortak tek şey, AKP/Sayın Erdoğan merkezli Cumhur İttifakı’nın seçimlerden önde çıkmasının bu ülkeleri sıkıntıya sokacağı, bu ülkeleri yeni gaileler ile karşı karşıya bırakacağı; Sayın Kılıçdaroğlu merkezli Millet İttifakı’nın önde çıkmasının ise, bu ülkeleri rahatlatacağıdır.

6. Türkiye’deki seçimlere, bölge (Ortadoğu) açısından baktığımda (İran’a, Irak’a ve Suriye’ye yukarıda değindiğim için burada ayrıca değinmeyeceğim), İsrail, Suudi Arabistan, Sünni İslam Dünyası, Arap Dünyası öne çıkıyor. Bunların AKP/Sayın Erdoğan iktidarına bakışları da, mesafeli duruşları da, AKP/Sayın Erdoğan iktidarının bunlar nezdinde içine düşmüş olduğu durum da, az-çok içeride ve dışarıda hemen herkesçe biliniyor. İstikrar göstermeyen, güvenilmeyen, her an her şeyi yapabilecek AKP/Sayın Erdoğan iktidarı görüntüsü, bölgede de görülüyor. Bunların bilinmesinin Türkiye’deki seçimlere ilişkin siyasal izdüşümleri olmaz mı? Olacaktır, vardır. AKP/Sayın Erdoğan iktidarının, bir meydan okuyan bir el açan, uzun süre Müslüman Kardeşleri “sıkı” şekilde desteklemiş, bir ara Sünni İslam Dünyasının hamiliğine soyunmuş, Tahran’ı ve Riyad’ı çağrıştırır bir mecrada zaman zaman militan İslami aşırıcılık ile ilişkilendirilmiş, Ortadoğu halkının gözündeki “zalim ABD”yi bir türlü gönlünden çıkaramamış görüntüsü… BOP’nin, Arap Baharı’nın ve bunlar kapsamında AKP/Sayın Erdoğan iktidarının ABD’nin yanında bölge ülkelerine karşı vaziyet alışı… Bunların bölgede unutulabileceği, Türkiye’deki seçimlere ilişkin izdüşümlerinin olmayacağı düşünülebilir mi? Suriye’nin bugün içinde bulunduğu durumda, AKP/Sayın Erdoğan iktidarının payı; daha öncesinde, Irak’ın bugün içine düşmüş olduğu durumda ABD ile birlikte hareket eden Türkiye’nin payı, yok mu? Bütün bunlar ışığında, tabiatıyla, seçimlerden AKP/Sayın Erdoğan merkezli Cumhur İttifakı’nın önde çıkmasının bölgede istenmeyeceği çıkıyor. Ancak Ortadoğu, kendine özgü koşulları-özellikleri olan bir coğrafyadır. Ortadoğu’nun siyasal kültürü, Ortadoğu’da gücün dağılımı/kullanımı çok farklıdır. İsrail hariç, bölge ülkelerinde yönetimi/gücü elinde tutanlar, halka rağmen iktidarlarını sürdürebilmek için, perde gerisinde kirli ittifaklar yapabiliyorlar. Ülkelerindeki ABD karşıtlığı çok yüksek olmasına rağmen ABD ile iş tutmaya devam edebiliyorlar. Ya da ABD’nin yerine bugün olduğu gibi Rusya’yı (ve Çin’i) koyup Rusya’ya yanaşabiliyorlar. Bütün bunlar, Ortadoğu konusunda isabetli öngörülerde bulunmayı zorlaştırıyor ve maalesef bu zorluk, Türkiye’deki seçimlere bakışları konusunda da kendisini gösteriyor. Ortadoğu’da Türkiye’deki seçimlere nasıl bakıyor? Bu konuda belirgin bir öngörüde bulunmak güç. Ancak bölgeye ilişkin bu güçlüğün aşılmasında anlamlı olduğunu düşündüğüm bir husus var. O husus da, bölgede nüfuz sahibi süper güçten yola çıkılması, yani bölgenin o süper güce paralel bir yaklaşım içinde hareket edeceğidir. Dolayısıyla, bugün bölgede ABD’nin nüfuzu azalırken Çin’in ve Rusya’nın güçlendiği çıkış noktası alındığında, Ortadoğu’nun Türkiye’deki seçimlere bakışı konusunda Pekin’e ve Moskova’ya işaret etmek uygun olacaktır diye düşünüyorum. Özelde, İsrail için ise, Türkiye’deki seçimlerden Sayın Kılıçdaroğlu merkezli Millet İttifakı’nın önde çıkmas

 

 

Anahtar Kelimeler:

TÜRKİYE’DEKİ 14 MAYIS SEÇİMLERİNE YABANCI VE YERLİ SERMAYE AÇISINDAN BİR BAKIŞ

  Prof. Dr. Osman Metin Öztürk Yabancı sermayenin önemli bir kısmının ülkeyi terk ettiği, yerli sermayenin de çeşitli yollarla yurt dışına kaçmaya çalıştığı yazılıyor, konuşuluyor. Yeni bir şey değil, bunu biliyoruz. Peki, yabancı ve yerli sermayedeki bu kaçış niye? Bu kaçışın arkasındaki en temel etkenlerden biri, hiç şüphesiz, AKP/Sayın Erdoğan iktidarında ülkede hukuka olan bağlılığın/saygının

TÜRKİYE’DEKİ 14 MAYIS SEÇİMLERİ: RUSYA KENDİ ELİYLE KENDİ AYAĞINI BAĞLAR MI?

Prof. Dr. Osman Metin Öztürk Birçok kez yazdım… Önümüzdeki seçimler, dış politikadan (uluslararası ilişkilerden) soyutlanarak görülemez, görülmemelidir. Bu siyasetin doğasına aykırı olur. Bu seçim çok önemli. İnsanımız bir yol ayrımında; ya karanlığın zifiri karanlığa dönüşmesine evet diyecek ya da karanlıktan kurtulup aydınlık güzel günlere doğru yol almaya başlamak için evet diyecek… Bu seçimleri ben böyle

ABD’YE AİT İNSANSIZ HAVA ARACININ KARADENİZ’DE DÜŞMESİ ÜZERİNE

Prof. Dr. Osman Metin Öztürk Hatırlanacağı üzere, geçtiğimiz günlerde, Karadeniz’de uluslararası hava sahasında ABD’ye ait bir insansız hava aracı (İHA) düşmüş; ABD İHA’nın Rusya tarafından vurulduğunu iddia etmiş, Rusya ise İHA’nın “ani manevra” sonucu düştüğünü savunmuştu. Ve konu, daha sonra, Karadeniz’e düşen İHA’nın çıkarılmasına gelmişti. İlk başta, bunun nedeni, düşen ABD İHA’sının içerdiği teknoloji ile

ORTADOĞU’DA ÇİN’İN GÖRÜNÜRLÜĞÜ ARTIYOR

Prof. Dr. Osman Metin Öztürk İran ve Suudi Arabistan yetkilileri Çin’de bir araya gelmiş… Suudi Arabistan Ulusal Güvenlik Danışmanı Musaid el Aiban ve İran Yüksek Ulusal Güvenlik Konseyi Sekreteri Ali Şemhani, 6-10 Mart tarihlerinde Pekin’de bir araya gelmiş… Çin Komünist Partisi (ÇKP) Merkez Komitesi Dış İlişkiler Komisyonu Ofisi Direktörü (yakın zamana kadar Çin’in Dışişleri Bakanı)

TÜRK SİYASETİNDE İYİ PARTİ’NİN SON HAMLESİ VE YAKLAŞAN SEÇİMLER

Prof. Dr. Osman Metin Öztürk Belli ki, İyi Parti (İP)/Sayın Meral Akşener, Türk siyasal hayatında uzun süre hatırlanacak… Tıpkı “mevcut MHP”/Sayın Devlet Bahçeli gibi. “Mevcut MHP”/Sayın Bahçeli, ne oldu-ne bitti hala bilinmiyor, birden bire hem izlediği politika kendisi ile örtüşmeyen, hem de demediğini bırakmadığı AKP/ Sayın Recep Tayyip Erdoğan ile yakınlaştı, Cumhur İttifakı üzerinden AKP

E-mail: bilgi@ascmer.org

Tel: +90 532 414 48 98

Dükkan
© 2014 Tüm Hakları Saklıdır. Sitedeki yazılar ve analizler kaynak gösterilmeden kullanılamaz.