Prof. Dr. Osman Metin Öztürk
ABD, Yunanistan’ın Dedeağaç liman kentine, donanmaya ait bir gemi ile yaklaşık 700 araç, konteyner ve ekipman ile 2 bin askerden oluşan bir sevkiyat gerçekleştirmiş. Sevkiyatın, çok uluslu Saber Guardian-2019 tatbikatı için olduğu ifade ediliyor[i]. Bildiğim kadarı ile, Bulgaristan’da, sekiz ay sürecek bir tatbikat geçtiğimiz ay içinde başlamıştı.
Ancak ABD, bir süredir, Türkiye’nin ortasında yer aldığı coğrafyaya (Doğu Avrupa’ya, Ortadoğu’ya, Doğu Akdeniz’e, Gürcistan’a ve Afganistan’a), değişik gerekçelerle ha bire kuvvet kaydırıyor, kuvvet yığıyor ya da bunları yapmanın alt yapısını oluşturmanın çabası içinde…
ABD, halihazırda İran ile karşı karşıya ama, İran ile sıcak bir çatışmaya girme ihtimali güçlü gözükmüyor. Benim açımdan bunun temel nedeni, 1979’dan bu yana İran-ABD ilişkilerinin bugüne kadar fazla konuşulmamış yanıdır. Buna daha önceki yazılarımda değinmiştim. İran İslam Cumhuriyeti ile ABD arasında “derin” bir örtülü ilişkiye işaret eden tespitler var. İran İslam Cumhuriyeti’nin ABD için “Büyük Şeytan” nitelemesi ya da İran’daki ABD Büyükelçiliğinin 444 gün işgal altında tutulması, bu “derin” örtülü ilişkiye ihtimal verilmesine mani değildir. Çünkü sonuçta uluslararası ilişkiler, karşılıklı ve dengeli çıkar temeli üzerinden işleyen bir olgudur. Böyle bakıldığı için; (i) münhasıran enerji politik bağlamında, ABD’nin Suudi Arabistan için bölgeye kuvvet yığmada İran’ı kullanmış olabileceği ihtimali ile (ii) jeopolitik ve enerji politik bağlamında, ABD’nin Çin nedeniyle Afganistan’a yığınaklanma yapmak için yine İran’ı kullanmış olabileceği ihtimalleri akla gelebilmektedir. Her iki ihtimalde de, ABD, İran’ın önüne, bölgesel güç olması için adeta halı sermiş olacaktır.
Bu ihtimallere ilave olarak, bir de Türkiye ihtimali akla gelmektedir. Batı açısından “yoldan çıkmış” ya da “çizgiyi aşmış” Türkiye!… Bu bağlamda “Metal Fırtınası” isimli politik kurgu romanı hatırlıyorum. Bu romana göre, ABD, Suriye’den Türkiye’ye giriyor ve toplam yedi günde Türkiye’yi işgal ediyor!… Bu konuyu da daha önce birkaç kez yazmıştım.
Böyle bir tabloda, ABD’nin kuvvet kaydırdığı bölge ülkelerinin arasına Yunanistan’ın da dâhil olması, soru işaretlerine yol açmaz mı?
Ortada, 1979’dan beri İran İslam Cumhuriyeti’nin önünü açmış bir ABD vardır. Türkiye’nin, ABD üzerinden angaje olduğu Suriye krizinde geldiği nokta da bellidir. Türkiye, bir taraftan Suriye’nin kuzeyinden kaynaklan, milli ve coğrafi bütünlüğüne yönelik yakın ve ciddi bir tehdit ile karşı karşıyadır. Diğer taraftan da, ABD’nin sözde İran’a “kör” kalması nedeniyle, doğusundan sonra bütün güneyinden de, artık “nükleer güç” sahibi İran’a komşu olmuştur. Sonuçta, Türkiye ile ilgili bu iki durum da, ABD ile ilişkilendirilebilmektedir. Yani, özde, ABD’nin, doğrudan Türkiye’yi karşısına alması ile İran’ın “bölgesel güç” olmasının önünü açması arasında bir fark yoktur. İran, “bölgesel güç” olmasının önünü açan ABD’ye bunu karşılığını bir şekilde ABD’ye ödeyecektir. Suudi Arabistan, ABD’nin enerji politik yaklaşımına “kurban” gider ve Sünni İslam Dünyasında yerini Türkiye alırsa, gelecekteki tablo şimdiden bellidir: Ankara-Tahran “mezhepsel “rekabeti. İslam Dünyasının savrulmaya, Müslümanların kullanılmasına (istismar edilmesine) devam.
Dikkatimi çeken son bir husus var. O da bölgede ve Yunanistan’da ABD merkezli bu gelişmeler yaşanırken, Türk-Yunan askeri heyetleri Atina’da “güven artırıcı önlemler” konusunu müzakere ediyor olmasıdır. Hem yukarıda değinilen güncel tablo, hem de bu müzakerenin CRI (China Radio International)’nin haber bültenine konu olması[ii] nedeniyle, bu, biraz bana anlaşılır gelmedi, belirtme ihtiyacı duydum.
osmetoz/ascmer, www.ascmer.org, 27 Mayıs 2019.
[i] https://tr.sputniknews.com/avrupa/201905271039168406-abdden-yunanistana-2-bin-asker-ile-700-araclik-sevkiyat/ 27.5.2019.
[ii] http://turkish.cri.cn/1781/2019/05/24/1s198074.htm 24.5.2019.