Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin “Büyük Millet Meclisi” olarak kuruluşunun 96. yılında, aziz Türk Milleti’nin “23 Nisan Ulusal Egemenlik Bayramı”nı kutluyorum.
“Büyük Millet Meclisi” Milli Mücadelenin ürünü olan bir kurum olduğu için, “23 Nisan”, Milli Mücadelenin anısını canlı tutma, Milli Mücadele ruhunu yaşatma, Türk Milletinin geleceğine sahip çıkma konusundaki azim ve kararlığını koruma adına önemlidir.
Onun içindir ki, “23 Nisan”, genel Türk Tarihi bağlamında olduğu kadar, Türk Demokrasi ve Hukuk Tarihi bağlamında da önemli bir yere sahiptir. Türk halkının kendi kaderini tayin hakkına sahip çıkmada önemli bir adımdır. Çağdaş/modern ve güçlü Türkiye’nin kilometre taşlarından biridir.
Ancak bugün 96. yılı kutlanırken, “23 Nisan” için yapılan yukarıdaki nitelemelerin gerektirdiği, bu nitelemelere uygun bir kutlamanın yapıldığını söylemek güçtür. Üstelik bu güçlük, bir gelecek endişesine de yol açmaktadır.
Yukarıda belirtilen nitelemeler nedeniyle, Türkiye’yi yönetenler ve yönetmeye talip olanlar, sözde değil, gerçekten “23 Nisan”a sahip çıkmak, bunu coşku ve sevinç içinde eylemli olarak ortaya koymak durumundadırlar. Bu, millet adına devlet çarkını işletme işini üzerine almış olanlar için, evleviyetle söz konusu olan önemli bir sorumluluktur. Çünkü “23 Nisan”ın bütün ülkede “aynı” coşku ve sevinç ile kutlanması, milli birliğin ve beraberliğin devamı için elzemdir, devlete güç verir.
Biz biliyoruz ki, aynı millete mensup olmanın bir ölçüsü de, sevinçlerin ve üzüntülerin ortak olması, bir olayın milletçe aynı şekilde karşılanmasıdır. Eğer milletin bir kesimi “23 Nisan”ı coşku içinde kutlarken, bir kesimi de “23 Nisan”a sırtını dönmüş bir görüntü veriyorsa; bu, millet mensubiyetinin sorgulanmasına yol açar, milli birliğe ve beraberliğe zarar verir, devletin gücünde zafiyete yol açar. Böyle bir sonucu doğurmaya kimsenin hakkı yoktur.
Türkiye’nin bugün içinde bulunduğu durum, niçin böyle bir sonuca yol açmaya kimsenin hakkının olmadığı açısından son derece anlamlıdır.
Bir tarafta, devletimizi ve milletimizi içeriden ve dışarıdan hedef alan bilinçli ve sistemli bir çaba, böyle bir tablo vardır. İçeride, güvenlik güçlerimiz, bölücü terörizmle çok çetin bir mücadele içindedir. Dışarıda, Türkiye yalnızlaştırılarak adeta diz çöktürülmeye zorlanmaktadır. Diğer tarafta ise, “23 Nisan” kutlamaları konusunda ortaya çıkan ve yukarıda değinilen “bölünmüş” bir tablo vardır. Bu iki tablo biri birleriyle uyumlu değildir. İçeride ve dışarıda adeta yeni bir “milli mücadele” verilirken, yapılması gereken; “23 Nisan”ın güç ve ilham kaynağı olarak görülmesi ve bunun gerektirdiği kutlamaya konu olmasıdır. Bunun olmaması, zafiyete yol açmakta, içeride ve dışarıda yürütülen mücadeleye yönelik millet desteğini zayıflatmaktadır.
Gördüğüm güçlük, üzüntüm ve endişem, bundandır. İnşallah, bunlar geride kalacak ve Türkiye bugünleri aramayacağı daha güzel günleri yaşayacak; o günlerde, “23 Nisan”, birlik ve beraberlik içinde bugünlerden daha coşkulu olarak kutlanacaktır.
Bu duygu ve düşünceler ile, ve “23 Nisan” kutlaması münasebeti ile; başta Milli Mücadeleye önderlik etmiş, Türk’ün Atası, Gazi Mustafa Kemal Paşa olmak üzere, vatanın düşman işgalinden kurtarılması ve Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin kurulması ve bugünlere gelmesi uğruna hayatlarını hiçe saymış, kanları ve terleri ile aziz vatan topraklarını sulamış, Türk Bayrağını canından aziz bilip kanları ile ona rengini vermiş, isimli-isimsiz bütün kahraman şehitlerimizi ve ebediyete intikal etmiş bütün gazilerimizi rahmetle ve şükranla anıyorum, ruhları şad olsun.
Hayatta olan gazilerimizi şükranla anıyor, onlara esenlik diliyorum.
Bütün şehitlerimizin ve gazilerimizin aziz hatırları önünde, bir kere daha içten saygı ile eğiliyorum.
Kim ne yaparsa yapsın, kim ne derse desin, Türkiye Cumhuriyeti Devleti, büyük Türk Milleti’nin himayesinde sonsuza dek yaşayacak; yaşamakla kalmayacak yükselecektir.
Şehitlerimiz rahat uyusunlar, gazilerimiz fedakârlıklarının boşa gideceği endişesi içinde olmasınlar, çünkü ben varım, hiç şüphesiz benim gibi düşünen vatan evlatları var.
Prof. Dr. Osman Metin Öztürk
22 Nisan 2016, Ankara/Türkiye