Prof. Dr. Osman Metin Öztürk
Birçok kez yazdım…
Önümüzdeki seçimler, dış politikadan (uluslararası ilişkilerden) soyutlanarak görülemez, görülmemelidir. Bu siyasetin doğasına aykırı olur.
Bu seçim çok önemli.
İnsanımız bir yol ayrımında; ya karanlığın zifiri karanlığa dönüşmesine evet diyecek ya da karanlıktan kurtulup aydınlık güzel günlere doğru yol almaya başlamak için evet diyecek…
Bu seçimleri ben böyle görüyorum.
Onun içindir ki, bu seçimi, tarihte ifadesini bulacak önemli bir seçim olarak da görüyorum.
Hatırlayınız…
Çok partili döneme geçilmesi ile birlikte başlayan ABD ile yakınlaşma, Soğuk Savaş yıllarında komşu/bitişik Sovyet tehdidi nedeniyle zirve yapmıştı. Fakat Sovyetlerin dağılması ile birlikte ABD ile ilişkilerde tersine bir süreç başlamış; bugün ise, ABD, Türkiye’nin milli ve coğrafi bütünlüğünü tehdit eden işler içinde gözüküyor. Bu nedenle de Türkiye’de çok ciddi bir ABD karşıtlığı ortaya çıkmış. Ve ABD karşıtlığı kolay kolay aşılamayacak bir mahiyet arz ediyor. ABD ile yeniden bir yakınlaşmanın yaşanması, şu aşamada olabilecek bir şey gibi gözükmüyor.
Yine hatırlayınız…
Osmanlı-Rus ilişkilerini, savaşları ve sonuçlarını…
Osmanlı döneminden devralınan, Mili Mücadele yıllarındaki Sovyet yardımlarının bile telafi edemediği, Ruslara ilişkin olumsuz algı…
ABD ile ilişkilerin yakın olduğu Soğuk Savaş yıllarında Türkiye’deki Sovyetlere bakış da biliniyor.
Yakın tarihe baktığımda Ruslarla bir türlü belirgin/kalıcı bir yakınlaşmayı yaşayamadığımızı görüyorum.
Sovyetlerin dağılması ile birlikte ABD’nin gerçek yüzü giderek daha iyi görülüyor. ABD, sözde müttefik, dost, stratejik ortak ama, gelin görün ki açıkça Türkiye’nin milli ve coğrafi bütünlüğünü hedef alan işler için de, resmi yetkilileri açıkça bunu dışa vuruyor.
Türkiye’nin içerideki ve dışarıdaki durumu da, Türkiye’nin bulunduğu bölgenin durumu da, bölgede yaşananlar da ortada… Herkes bunu görüyor.
Gelinen bu güncel durum ışığında, Türkiye ile Rusya arasında ortaya çıkmış bir yakınlaşma var. Ancak bu yakınlaşmayı samimi ve sürdürülebilir görmekte zorlanıyorum, her an kırılabilir bir görüntü algılıyorum. Türkiye ile Rusya arasında, bölgesel koşulların empoze ettiği bir yakınlaşma var ve bu yakınlaşmanın arz ettiği görünüm de bu…
Nasıl bir görünüm arz ederse etsin, Türkiye ile Rusya arasındaki mevcut yakınlık Türkiye için de, Rusya için de, önemlidir.
Her şeyden önce iki ülke aynı coğrafyayı paylaşmaktadırlar, tarihten gelen bir tanışıklıkları vardır; bölgenin durumu da, Türkiye’nin ve Rusya’nın karşı karşıya bulunduğu tehditler/riskler de bellidir, biliniyor.
Onun içindir ki, Türkiye ile Rusya arasındaki mevcut yakınlığı, AKP/Sayın Erdoğan iktidarı ile açıklamak sübjektif/yanlı bir bakış açısı olur, gerçeklerle bağdaşmaz.
Mevcut Türkiye-Rusya yakınlaşması, koşulların/konjonktürün ürünü bir yakınlaşmadır ve bu çok açıktır.
Bu niye çok açıktır?
Ortada, (i) “BOP Eş Başkanı” olarak anılan, (ii) Türkiye’de ABD tarafından iktidara taşındığı açık olan, (ii) Türkiye’ye karşı artık açıktan ve resmi olarak hasmane bir yaklaşım içinde olduğunu göstermiş ABD’ye karşı sözün ötesine geçmeyen bir tepki vermemiş, bir AKP/Sayın Erdoğan iktidarı vardır da ondan… Böyle bir iktidarın oturup düşünüp değerlendirip ABD’ye rağmen Rusya ile yakınlaşmaya karar vermesi mümkün müdür? Türkiye’yi Rusya ile yakınlaşmaya koşulların/konjonktürün sürüklediği açıktır.
Yani mevcut Türkiye-Rusya yakınlaşması, AKP/Sayın Erdoğan iktidarının üzerinde önceden çalışılmış, koşullar/konjonktür farklı olsaydı bile öngörülmüş, bir tercih değildir.
Peki, bu konuya niçin işaret etme ihtiyacı duydum?
Şunun için:
Başlangıçta ifade etmiştim, önümüzdeki seçimleri dış politikadan (uluslararası ilişkilerden) soyutlayarak göremeyiz, görmemeliyiz. Bu bizi yanlışa götürür.
14 Mayıs seçimleri yaklaşıyor…
ABD, Ankara’daki Büyükelçisi marifetiyle Sayın Kılıçdaroğlu’na müzahir bir görüntü verdi, ancak bu görüntü o kadar önemli değil. Çünkü Türkiye’deki ABD karşıtlığı çok ciddi bir noktada ve Türk kamuoyundaki bu karşıtlık, iktidara gelenin ABD konusunda hareket serbestisini kısıtlayacaktır. Halka rağmen, halktan gizlenerek ABD ile iş tutulması gelinen noktada artık çok zor olacaktır. Bir de, arkasında bölgedeki durumun yer aldığı, kaçınılamaz, devam eden, ABD ile karşı karşıya gelme durumu var.
Türkiye/Türkiye’deki seçimler bağlamında Rusya’nın ABD’den birçok açıdan farklı bir durumu vardır.
Rusya, önümüzdeki seçimlere ilişkin olarak, AKP/Sayın Erdoğan iktidarına müzahir bir görüntü veriyor gibi gözüküyor. Rusya Dışişleri Bakanı’nın geçtiğimiz günlerde gerçekleşen Türkiye ziyareti, Türk kamuoyu nezdinde bu yönde yaygın bir algıya yol açtı.
Rusya’nın Türkiye’deki seçimlere ilişkin olarak verdiği bu görüntünün ve yol açtığı algının, orta ve uzun vadede politik, ekonomik ve askeri açılardan, hatta Rusya’nın ülke ve ulus bütünlüğü açısından çok ciddi riskli olduğunu düşünüyorum.
Niye böyle düşünüyorum?
Çünkü Rusya’nın büyük ülkesinin “militan İslami aşırıcılık” tehdidi altında olduğu biliniyor ve bu tehdidin arkasında ABD’nin olduğu da sıkça dile getiriliyor.
Rusya için hal böyle iken;
(i) Yakın zamana kadar içeride ve dışarıda AKP/Sayın Erdoğan iktidarını “militan İslami aşırıcılık” ile ilişkilendiren iddialar gündeme gelmiyor muydu?
(ii) AKP/Sayın Erdoğan iktidarında, yürürlükteki anayasaya rağmen, Türkiye’nin bilinen çizgisi bir değişim sürecine girip Türkiye’de “siyasal İslam” öne çıkmış gözükmüyor mu?
(iii) Türkiye için Afganistan’a dönüşme riski ile karşı karşıya olduğu yorumları yapılmıyor muydu?
(iv) En son, Hizbullah ile ilişkilendirilen HÜDAPAR AKP/Sayın Erdoğan merkezli Cumhur İttifakı’na dâhil olmadı mı, bu dâhil oluş yukarıda sıralanan hususlar ile birlikte ayrı bir anlam kazanmıyor mu?
Bu hususların Rusya için çok önemli olduğunu düşünüyorum.
Çünkü AKP/Sayın Erdoğan iktidarının 14 Mayıs’taki seçimlerden önde çıkması, sadece Türkiye’de görünen karanlığın zifiri karanlığa dönüşme yoluna girmesine yol açmakla kalmayacak, yukarıda arz ve izah etmeye çalıştığım hususlar ışığında Rusya için yeni ve ciddi sorunların başlangıcı da olabilecektir. Önümüzdeki seçimlerden AKP/Sayın Erdoğan iktidarının önde çıkması, “siyasal İslam”ı güçlendirecektir ki; bu güçlenme, kaçınılmaz olarak, Türkiye’deki siyasal İslam’ın komşu coğrafyalara taşmasına ve bunun da komşu coğrafyalarda bir hareketliliğe yol açmasına neden olabilecektir. Bu ise, bölgede ve Rusya’nın büyük ülkesinin kritik önemi haiz kesimlerinde kaos anlamına gelecektir.
Rusya, muhtemel bu kaosun, politik, ekonomik ve askeri açılar ile, ülke ve ulus bütünlüğü açısından kendisi için ne anlama geleceğini görüyordur.
Acaba Rusya, AKP/Sayın Erdoğan iktidarına 14 Mayıs’taki seçimlere ilişkin müzahir bir görüntü verirken, bu hususları görmüş müdür? Seçimlerden önde çıkarsa, bunun Sayın Erdoğan’ın özgüvenini besleyeceğini, kendisini siyaseten güçlendireceğini ve cesaretlendireceğini, siyaset psikolojisi ışığında uzun iktidar yıllarında kendisini belli etmiş “siyasal kişilik” özellikleri ışığında bu güçlenmenin ve cesaretlenmenin ne gibi muhtemel yansımalarının olabileceği konusuna çalışmış mıdır? Bir de, ABD’nin bir türlü Sayın Erdoğan’ın gönlünden çıkmadığı algısı var. Seçimden önde çıkacak, gönlünden ABD’yi çıkarmadığı algısına yol açmış Sayın Erdoğan, acaba ABD ile karşı karşıya Rusya için ne anlama gelir? Bir de bu var.
Rusya için bütün bunların çok önemli olduğunu düşünüyorum.
14 Mayıs seçimleri yaklaşıyor…
Rusya kendi eliyle kendi ayaklarını bağlar mı, bağlamaz mı, 14 Mayıs akşamı hep birlikte bunu göreceğiz.
Ancak bitmedi.
Rusya’nın konu bağlamında görmesi gereken bir husus daha var.
O husus da şu:
Eğer 14 Mayıs’taki seçimlerden AKP/Sayın Erdoğan iktidarı önde çıkar ve bu önde çıkış Rusya ile de ilişkilendirilirse, Türkiye zifiri karanlığa itilmiş olacağı için, bunun faturası Rusya’ya da çıkarılacak, bundan Rusya da sorumlu tutulacak ve tıpkı ABD karşıtlığı gibi, Türk kamuoyu nezdinde yeniden ciddi bir Rusya karşıtlığı boy gösterebilecektir.
Uluslararası ilişkilerin bilinen bir gerçeği de, arkasında halk/kamuoyu desteği olmayan ilişkilerin kalıcı ve güven verici olamayacağı, sorunlu olacağıdır. Nasıl ki, Türk kamuoyundaki ABD karşıtlığı Türkiye-ABD ilişkilerinin önünde çok ciddi bir engelse, Türk kamuoyunda doğacak Rusya karşıtlığı da aynı şekilde Türkiye-Rusya ilişkilerinin önünde çok ciddi bir engel olacaktır.
14 Mayıs’taki seçimlerde AKP/Sayın Erdoğan iktidarına müzahir bir görüntü verdiği algısına yol açmış Rusya, sanırım bu hususu da görüyorudur.
Ve madem ki, Türkiye ile Rusya arasındaki mevcut yakınlaşma koşulların/konjonktürün ürünüdür, iktidarda kim olursa olsun, iktidara kim gelirse gelsin, koşullar/konjonktür aynı kaldığı sürece bu yakınlaşmaya ihtiyaç duyulacak ve yakınlaşma varlığını koruyacaktır. Durum böyle iken, Rusya’nın önümüzdeki seçimlere ilişkin AKP/Sayın Erdoğan iktidarına müzahir bir görüntü vermesi, iki kere yanlış olmuyor mu? Bu noktada, Rusya için üçüncü bir yanlış da, seçimde AKP/Sayın Erdoğan iktidarına müzahir görüntü vermekle, seçimden önde çıkacak Sayın Kılıçdaroğlu merkezli iktidar ile çalışmasını zora sokmuş olacağıdır.
Bir de bireyler/vatandaşlar olarak bizler varız.
Ayrıştırmadan, ötekileştirmeden, kutuplaştırmadan, çatıştırmadan, kavgadan, kaostan bıktık artık…
Ülkemizde de, bölgemizde de artık barış ve huzur olsun, insanlarımız biri birlerine sevgiyle-saygıyla yaklaşsın, ülkemizde ve bölgemizde herkes barış içinde bir arada yaşasın istiyoruz.
Dışarıdan bize bunu çok görenler, arzu etmeyiz ama bilsinler ki bugün bize çok gördüklerini yarın kendileri arar duruma düşerler.
Bizi kendi halimize bıraksınlar, seçimlere müdahale etmesinler.
Biz kendi başımızın çaresine bakarız.
Bakamazsak “kendimiz ettik-kendimiz bulduk” der sonucuna katlanırız.
Ankara, 13 Nisan 2023, 14:23