Prof. Dr. Osman Metin Öztürk
Sıcak gelişme, Ukrayna’nın doğusunda…
Bilindiği üzere, Ukrayna, 2014’de ülkesinin doğusunda yaşanan krizin ürünü olan Donetsk Halk Cumhuriyeti ile Lugansk Halk Cumhuriyeti’nin varlığını kabul etmiyor, buraları hala Ukrayna’nın bir parçası olarak görüyor.
Uluslararası hukuk bakımından, Kırım’ın durumu ile, Ukrayna’nın doğusundaki Donetsk Halk Cumhuriyeti’nin ve Lugansk Halk Cumhuriyeti’nin durumu ile aynı değildir, arada fark vardır. Rusya, uluslararası hukuku açıkça çiğneyerek Kırım’ı, önce işgal, sonra da işgal etmişti. Ukrayna’nın doğusunda ise, halk, başkent Kiev’e karşı ayaklanmış, silahlı mücadeleye girişmiş ve bu mücadele sonrasında da kendi Cumhuriyetlerini kurmuştu. Bir anlamda kendi geleceklerine kendileri karar vermiş, Donetsk Halk Cumhuriyeti ile Lugansk Halk Cumhuriyeti bu suretle ortaya çıkmıştı. Bu farkı önemlidir.
Bugün yaşanan sıcak gelişme, Rusya’nın, önce bu iki Cumhuriyeti tanıması, sonra da gelen talep üzerine bu iki Cumhuriyete asker göndermesi üzerine ortaya çıkmıştır. Çünkü Rusya’nın tanıma ve asker gönderme tasarrufu, Ukrayna’nın iki Cumhuriyeti tanımama ve iki Cumhuriyetin üzerine kurulu olduğu toprakların Ukrayna’nın bir parçası olduğuna dair yaklaşımına “ağır” bir darbe olmuştur. Bugünkü sıcak gelişmeye bakarken önce bunu görmek icap eder.
Ukrayna’nın, Donetsk Halk Cumhuriyeti ile Lugansk Halk Cumhuriyeti’nin bulunduğu bölgeyi hala ülkesinin bir parçası olarak gördüğü ve Rusya’nın söz konusu iki Cumhuriyeti tanımasının ve davet üzerine bu iki Cumhuriyete asker sevk etmesinin Ukrayna’nın o toprakları geri almasını ciddi şekilde zora soktuğu, çok açıktır. Eğer bir de, birkaç ay öncesinde Ukrayna’nın Donetsk Halk Cumhuriyeti ile Lugansk Halk Cumhuriyeti’ne askeri müdahalede bulunup ortadan kaldırmayı, bu suretle Donbas bölgesini fiilen yeniden Ukrayna’nın ülkesine dâhil etmeye yönelik bir hazırlık içinde olduğu haberleri hatırlanırsa, böyle bir hazırlık içinde iken Rusya’nın söz konusu iki Cumhuriyeti tanıması ve onların isteği üzerine bu iki Cumhuriyete asker göndermesi, Ukrayna için çok daha acı olacaktır.
Bugünkü sıcak gelişmenin “görünen yüzü” dışında, bir de “görünmeyen yüzü” ya da “asıl temeli” vardır. Bu bağlamda, ABD’nin yönlendirdiği NATO’nun doğuya doğru genişlemesinin Ukrayna üzerinden tekrar öne çıkması ile ABD’nin Rusya’yı karşısına alması arasındaki “eş zamanlılık” dikkat çekicidir. ABD’nin, dün Kırım’ın Rusya tarafından işgal ve ilhakı ile Donetsk Halk Cumhuriyeti’nin ve Lugansk Halk Cumhuriyeti’nin ilanına bugünkü gibi yaklaşmamış olduğunu hatırlamak gerekir. 2014’de Moskova’nın Ukrayna “oldu-bittileri”ne adeta yol vermiş ABD, bugün de, doğrudan ya da dolaylı kontrolündeki ABD/Batı medyasını kullanarak adeta “Ukrayna’yı Rusya’ya işgal ettirme” çabası içinde gözükmektedir. ABD, bugünkü sıcak gelişmeler bağlamında, Rusya’nın şu kadar saat içinde Ukrayna’yı işgal edebileceğine dair açıklamalar üzerinden, Rusya’nın davet üzerine Ukrayna’nın doğusundaki iki Cumhuriyet’e asker göndermesini Rusya’nın Ukrayna’nın tamamını işgalinin başlangıcı gibi gösterme çabası içindedir. Yani ABD, bütün Dünyayı “Rusya Ukrayna’nın tamamını işgal edecek” diye ayağa kaldırma peşindedir. Ukrayna Cumhurbaşkanı, ABD’de/Batıda seslendirilen Rusya’ya karşı atılacak adımlar konusunda, ısrarla, “o adımları, Rusya Ukrayna konusunda adım atmadan önce atın ki Rusya o adamları atmaktan vazgeçsin” demesine rağmen, bu duyulmadı. ABD/Batı, bugünkü sıcak gelişme öncesinde, Rusya’ya karşı caydırıcılığını öne çıkarmadı. Rusya’nın iki Cumhuriyeti tanıma ve iki Cumhuriyete asker gönderme adımları, bundan sonra geldi. Bugünkü sıcak gelişmeye böyle gelindi. Böyle bir tabloda, ABD’nin/Batının Ukrayna yaklaşımı sorgulanmaz mı, samimi bulunabilir mi?
Bunlar görülebildiği için, bugünkü sıcak gelişmeler kapsamında, ağırlıklı olarak Ukrayna’nın doğusundaki iki Cumhuriyete yakın Ukrayna şehirleri ile Ukrayna’nın diğer şehirlerindeki patlama görüntülerine ve haberlerine, “asıl failleri” bakımından şüphe ile yaklaşılması uygun olacaktır. Bu tür haberler ve görüntüler üzerinden, gerçekte, Rusya’nın Ukrayna’nın ülkesinin “tamamını” işgale yönelmiş olduğu algısının yaratılmaya çalışılıp çalışılmadığı bir düşünülmelidir.
Öyle anlıyorum ki; merkezinde Washington’un yer aldığı, Ukrayna üzerinden Rusya’yı hedef alan bir “algı operasyonu” yürütülmektedir. Bu algı operasyon ile, Dünya kamuoyunu Rusya’nın aleyhine etkileme ve ülkeleri (NATO’yu, AB’yi) Rusya konusunda ABD’nin etkisine daha çok açma amacı güdülmektedir. Bu da, son tahlilde, ABD’nin gerçekte kendi ulusal hedef ve çıkarları peşinde koştuğu, bu yolda Ukrayna’yı kullandığı çıkarsamasına neden olmaktadır.
Onun içindir ki, Ukrayna’nın ve Ukrayna halkının bugün yaşamakta olduğu acı ve ızdırabın sorumlusunun, belki Rusya’dan çok ABD olduğu da ileri sürülebilir.
Küresel politikanın bugününe bakıldığında ve görünür geleceği şöyle bir düşünüldüğünde, Rusya’nın Ukrayna’nın “tamamını” işgal gibi bir çaba içinde olması gerçekçi gelmemektedir. Fakat ABD’nin küresel hegemonyasını yeni koşullarda tesis etmek için Ukrayna’yı kullandığı anlaşılabilir bulunabilmektedir. ABD’nin niçin böyle görüldüğünün arkasında, küresel ısınmanın uzakdoğuda ve Arktik kıyılarında Rusya’ya sunduğu ciddi avantajlar, Çin, ABD’nin artık “enerji devi” olması ve enerji zenginliğine pazar araması, “medeniyetler çatışması tezi” gibi hususlar vardır. Bunlara ayrıntılı olarak önceki yazılarımda değinmiştim.
Ukrayna’daki sıcak gelişmeler bağlamında gündeme gelen “hassas” bir konu var: NATO. NATO’nun adı sıkça geçmekte, NATO’nun eylemli olarak devreye girmesi gündeme getirilmektedir. NATO konusu, birçok açıdan, mevcut ve potansiyel ciddi sıkıntıları içeren bir konudur. Her şeyden önce, Ukrayna NATO üyesi değildir. Ve NATO küresel sorumluluklar üstlenmiş bir örgüt değildir. Ortada BM Güvenlik Konseyi tarafından alınmış Ukrayna konusunda Rusya’ya karşı harekete geçilmesini öngören bir karar da yoktur. Dolayısıyla NATO’nun Ukrayna için harekete geçmesi, hukuksal temelden yoksun olacaktır. İkinci olarak, NATO’nun Ukrayna konusunda devreye girmesi halinde, NATO içinde ortaya çıkacak ciddi sorunlar olacaktır. Şimdiye kadar Almanya’nın sergilediği farklı duruş kendisini göstermiştir. Fakat eğer Ukrayna konusu daha ileri bir boyutta NATO’da gündeme gelir ise, NATO içinde ciddi çatlakların ortaya çıkması kuvvetle muhtemel görülmektedir. Bugün NATO üyesi olan eski Doğu Bloku ülkelerden farklı sesler gelebileceği gibi, NATO’nun resmen Rusya’yı karşısına almasından ciddi zarar görebilecek Avrupa ülkelerinin sesleri de yükselebilecektir. Üçüncü olarak, NATO için ifade edilen bu hususların, ABD için de düşünülmesi icap eder. Ukrayna konusunun NATO ve AB bağlamında neden olabileceği bu hususlar, bir yönüyle ABD’nin Rusya ve Çin karşısında destekten yoksun kalması anlamına gelebilecektir, diğer yönüyle de “küresel kaos” potansiyelini besleyebilecektir.
Ukrayna’da yaşanan gelişme konusunda Çin fazla konuşulmuyor ama, Çin’i de konuşmak gerekir. Ukrayna ile ilgili gelişmelerin, özellikle Çin’in “Bir Kuşak Bir Yol Projesi”ni nasıl etkileyebileceği ve Tayvan sorununa nasıl yansıyabileceği önemlidir. ABD’nin Ukrayna-Rusya gerginliğine odaklanması, Asya’nın doğusunda Çin’e Tayvan konusunda hareket serbestisi kazandırır mı? Böyle bir serbesti, ABD karşısında Rusya için ne anlama gelir? Japonya, böyle bir tabloda hareketsiz kalır mı?
Bu belirtilenler ışığında öyle anlıyorum ki, Ukrayna’daki sıcak gelişme, Ukrayna’nın doğusu ile sınırlı kalacak, çok sınırlı olarak da komşu şehirlere yansıyacaktır. Fazlası, gerçekçi ve rasyonel bulunmamaktadır.
Onun içindir ki; Türkiye, ABD’nin “dolduruşuna” gelip ileride pişman olacağı adımları atmaktan uzak durmalıdır. Hele Ukrayna’dan gelen talep üzerine Türk Boğazları’nı gemi trafiğine kapatmak gibi çok uç tasarrufların hiç sırası değildir. Aksi, istifama yol açar, tarih huzurunda sorumluluğu gerektirir diye düşünüyorum.
24 Şubat 2022