Prof. Dr. Osman Metin Öztürk, ASCMER Başkanı
PKK terör örgütünün kırmızı bültenle aranan Avrupa’daki üst düzey yöneticilerinin Avrupa Parlamentosu (AP)’nda “ağırlanmasına” yönelik siyasilerin tepki açıklamaları bugünkü medyada öne çıkmış gördüm. Hatırlarsanız, AP’da, geçtiğimiz günlerde de Türk Bayrağı yakılmıştı…
Kimden ne tepki geldi diye, bugünkü medyaya bir göz gezdirdim. Ana muhalefet partisi CHP’den bir tepki açıklamasına -baktıklarımda- rastlamadım. MHP’nin ve AKP’nin tepki açıklamalarını gördüm. Dışişleri ve Adalet Bakanlıkları ile Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı da tepki açıklamaları yapmış. (Sözcü, 7.2.20, s.10)
Tepki açıklamalarına dair bazı haber başlığı örnekleri aşağıdaki gibi:
– “Tevili olamayacak bir kepazelik ve soysuzluk” (MHP Genel Başkanı Sayın Bahçeli, Türkgün, 7.2.20, s.8)
– “Bahçeli: Kandil AP’ye taşındı” (MHP Genel Başkanı Sayın Bahçeli, Cumhuriyet, 7.2.20, s.5)
– “(AP) Türkiye düşmanlarının gösteri mekânlarına dönüştü” (AKP Sözcüsü Sayın Çelik, Türkgün, 7.2.20, s.8)
Bu tepkiler Türk siyasetinin -bana göre- “içler acısı” durumuna işaret ediyor. Niye? Çünkü;
i. Ana muhalefet partisi CHP’yi, adeta “AKP’nin kurulduğu yıllardaki işlevine” soyunmuş, bu suretle iktidar olma peşinde diye görüyorum.
ii. AKP, “iktidar” olduğu halde ve siyaseten/hukuken yapabilecekleri varken, sadece eleştirmiş, sanki kendileri iktidar değil ve İlgili bakanlıklarının yapabileceği bir şey yok!…
iii. MHP ise, her zamanki gibi tepki açıklaması yapmakla yetinmiş. Cumhur İttifakı çatısı altında bir arada olduğu iktidar partisine, birkaç gün önce aynı yerde Türk Bayrağının yakılmış olduğuna da işaret ederek, “ne oluyor, niye, gereken adımlar niye atılmıyor” diye sormuyor. Nedense AKP’ye sesi çıkmıyor gözüküyor.
Bu tablo, iktidarı ile muhalefeti ile siyasal partilerin “döküldüğü” bir siyasal tablo değil mi? Gazeteci Sayın Soner Yalçın’ın bugünkü köşesinde (Sözcü, 7.2.20, s.10) işlediği Türkiye’nin mevcut “siyasi ruh hali”, bu tablo kapsamında mütalaa edilemez mi?
Medya üzerinden insanın kafasında böyle bir tablo oluşmuş iken, TÜSİAD Yüksek İstişare Konseyi Başkanı Sayın Tuncay Özilhan’ın, “popülist dönemin sonuna geldik” sözü haber olarak karşıma çıkıyor. (Sözcü, 7.2.20, s.7) Habere göre, kendisi de ifade etmiş, küresel konjonktür popülizmi besliyor.
O zaman sormak gerekmez mi; küresel konjonktür popülizmi besliyorsa, dış politikanın iç politika üzerindeki belirleyici etkisi günümüzde çok belirgin hale gelmişse, Sayın Tuncay Özilhan’ın “popülist dönemin sonuna geldik” ifadesi ne kadar gerçekçi bulunabilir? Niye böyle bir ifade kullanılır?
Bir de, ana muhalefet partisi CHP’nin, bazı medya organlarını, partilerine ve partililerine, iktidar partisi lehine “tuzak kurma, kötü gösterme ve gerçekleri çarpıtma gayretleri” ile suçlaması var. (Cumhuriyet, 7.2.20, s.5) Bu nasıl olabiliyor ve ne anlama geliyor?
Medya üzerinden muttali olunun bu tablo ışığında, soruyorum size; “popülist dönemin sonuna geldik” ifadesi size ne kadar gerçekçi geliyor? Bana gelmiyor. Daha önce de yazdım, Türkiye’de, muhalefetin iktidar olma ya da azınlığın çoğunluk olma yolu tıkalı, en azından dünden çok daha zor gözüküyor, ben böle görüyorum. Böyle görmemden, “isteseniz de, istemeseniz de AKP ile yola devam edilecek” anlamı çıkar mı, çıkmaz mı, buna da siz karar verin.
osmetoz/ascmer, www.ascmer.org, 07 Şubat 2020.