SURİYE KRİZİNDE KRİTİK EŞİK: FIRAT’IN DOĞUSU…

Prof. Dr. Osman Metin Öztürk

Bildiğim kadarıyla, ABD’nin Suriye’deki varlığı terörle mücadeleye ilişkindir ve IŞİD ile sınırlıdır. ABD liderliğindeki Koalisyon Güçleri, BM Güvenlik Konseyi’nin IŞİD ile mücadeleye dair kararı uyarınca Suriye’de bulunmaktadır.

Bugün itibarıyla, Suriye’nin IŞİD’dan temizlenmesinde sona gelinmiştir. Fırat’ın doğusunda IŞİD kalmamıştır. IŞİD, Türkiye’nin da çabaları ile, Fırat’ın doğusundan temizlenmiştir.

Peki, Fırat’ın doğusunda, terör örgütü olarak, şimdi ne vardır? Türkiye’nin milli ve coğrafi bütünlüğünü tehdit eden YPG terör örgütü, bölücü/ayrılıkçı Suriyeli Kürtler vardır.

Bu durumda sorulması gereken soru şu değil midir? Eğer Fırat’ın doğusu IŞİD’dan temizlenmişse, ABD’nin orada ne işi vardır? ABD’nin Fırat’ın doğusunda kalışı, uluslararası hukuka aykırıdır, BM Güvenlik Konseyi’nin Suriye’ye ilişkin kararı ile çelişmektedir. Fakat ABD Fırat’ın doğusunda kalmakla kalmıyor, daha fazlasını yapıyor!…

ABD, Fırat’ın doğusundaki askeri varlığını azar azar da olsa sürekli takviye etmektedir. Bu takviyeler sonucunda, Suriye’nin kuzeyinde (Fırat’ın doğusunda, Türkiye’ye bitişik bölgede), çapları küçük de olsa ABD’ye ait geçici askeri üslenme noktaları ortaya çıkmıştır. ABD, hem kendisinin bölgedeki askeri varlığını güçlendiriyor, hem de bu bölgede YPG’yi sürekli silahlandırmaktadır. ABD’nin bugüne kadar, 18 bin TIR ve kargo uçaklarının yüzlerce sortisi ile YPG’ye silah taşıdığı en yetkili ağızlardan ifade edilmektedir. Yani ABD, sadece YPG’yi kendisinin bölgedeki kara unsuru olduğunu söylemekle kalmamakta, YPG’yi ağır silahlar ile donatmak ve askeri danışmanlık vermek suretiyle bu söyleminin açıkça içini de doldurmaktadır. Son günlerde de, ABD’nin YPG’ye iş makineleri verdiği ve YPG’nin bunlarla Menbiç’te (kuvvetle muhtemel Fırat’ın doğusunda da) savunma mevzileri oluşturduğu, çukur/hendek kazdığı ifade edilmektedir ki; bu, Türkiye (ve Suriye) açısından, Fırat’ın doğusunun bugünü ve görünür geleceği açısından son derece anlamlı olan bir durumdur.

Bu arada, son günlerde, Rusya’dan da Fırat’ın doğusuna ilişkin açıklamaların gelmesi ve bu açıklamalarda Fırat’ın doğusunda vahim bir durum olduğuna işaret edilmesi dikkati çekmektedir. Rusya, ABD’nin Fırat’ın doğusundaki “yapılanma”  (yani ayrılıkçı-bölücü Suriyeli Kürtler/YPG terör örgütü) ile ittifak halinde faaliyet gösterdiğine ve burada Şam’dan ayrı bir özel yönetim kurma peşinde olduğuna işaret etmektedir.

ABD, Türkiye’nin müttefikidir. Ayrılıkçı-bölücü Suriyeli Kürtlerinin örgütü olan YPG’nin, ABD’nin terör örgütü kabul ettiği PKK’nın Suriye kolu olduğu artık genel kabul görmüş bir husustur. Türkiye’deki bölücü/ayrılıkçı PKK terör örgütü de, Suriye’deki bölücü/ayrılıkçı YPG terör örgütü de, “Büyük Kürdistan” emeli peşinde koşan örgütlerdir. Yani aynı (ortak) emelden beslenmek ve buradan yola çıkmak suretiyle, hem Türkiye’nin, hem de Suriye’nin milli ve coğrafi bütünlüğünü yakından tehdit eden terör örgütleridir.

ABD, Fırat’ın doğusunda YPG terör örgütü ile birliktedir. Görünen, ABD’nin; Fırat’tın doğusunda, Türkiye’nin NATO’da müttefiki olduğunu unuttuğu ve müttefik olarak YPG’yi seçtiğidir. Fırat’ın doğusunda IŞİD yoktur. ABD, burada, Suriyeli Kürtler ile birliktedir ve yaptıkları, çok açık olarak Türkiye’nin aleyhine bir şekilde ayrılıkçı-bölücü Suriye Kürtlerine/YPG’ye destek verdiğine işaret etmektedir. Bu durum, Türkiye’nin Suriye’nin kuzeyinden algıladığı (beka sorunu olarak ifade edilen) tehdide ABD’yi ortak eden, yani hukuksal açıdan ABD’nin YPG terör örgütü ile aynı kapsamda mütalaa edilmesine neden olan bir durumdur.

Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan, tam da Rahip Brunson’ın mahkemece salıverilmesine saatler kala bir açıklama yaparak Türkiye’nin Fırat’ın doğusuna operasyona başlayacağı mesajını vermiştir. Doğru; Türkiye, Fırat’ın doğusundan algıladığı doğrudan ve yakın tehdidi bir operasyon ile bertaraf etmelidir. Ancak muhtemel operasyon bölgesinde de durum budur.

Çağrışım yaptığı için soruyorum: Acaba Rahip Brunson serbest kadı diye ABD Fırat’ın doğusundan çekilip Türkiye’nin operasyonuna yol verir diye mi düşünülmüştür? Böyle bir beklenti mi ortaya çıkmıştır? Eğer Rahip Brunson’ın ABD için bu kadar değerli olduğu düşünülmüş ise, bu, ne kadar gerçekçi bir düşünce olur? Söz konusu açıklamanın zamanlamasına rağmen, Türkiye’nin Fırat’ın doğusuna yapacağı operasyonu Rahip Brunson’ın serbest bırakılması ile ilişkilendirmenin gerçekçi olmayacağı değerlendirilmektedir. Niye? Çünkü ABD’nin Kürtlere olan ilgisinin yakın tarihten gelen bir geçmişi vardır ve bu geçmiş, ABD tarafından Ortadoğu’ya yönelik olarak Kürtlere yüklenmiş bir işleve işaret eder. Bunun en yakın ve bilinen örneği Körfez Harekâtı’dır. Bu harekât ile “koruma kalkanı” altına alınan Irak’ın kuzeyindeki Kürtlerin bugün Irak’ta geldiği nokta gözler önündedir.

Bugün, Irak’ın kuzeyinden başlayıp Suriye’nin kuzeyi üzerinden Doğu Akdeniz kıyılarına açılan bir “koridor” üzerinde müstakil bir Kürt devletinden söz edilmektedir. Fırat’ın doğusu, bu koridor bağlamında “kilit” bir coğrafyadır. Irak Kürtleri için yaptıkları ortada olan ABD’nin; Kürtler müstakil bir Kürt devleti kurmaya hiç bu kadar yaklaşmamış (yaklaştırılmamış) iken, sırf rahip Brunson serbest bırakıldı diye Fırat’ın doğusundan vazgeçebileceği düşünülebilir mi? Böyle bir düşünce gerçekçi bulunabilir mi? ABD, dün Irak Kürtleri için yaptıklarını, şimdi Suriye Kürtleri için yapma çabasındadır. Bunu görmek ve hala çıkarılmamışsa, Körfez Harekâtı ve sonrasından dersler çıkarmak gerekir.

Şunu kabul etmek gerekir: ABD, Rahip Brunson olayını, Suriye Kürtlerine ilişkin çabasında (Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı operasyonları ile) önüne bir engel olarak çıkan Türkiye’ye yaptıklarının “anlaşılabilir” gerekçesi olarak takdim ediyor ve kullanıyordu. Rahip Brunson olayını, bir anlamda “örtü” olarak kullanıyordu. Şimdi bu örtü kalktı. Eğer yukarıda anlatılanlara bağlı olarak ABD’nin ne Fırat’ın doğusundan çekileceği ne de YPG ile birlikteliğinden vazgeçeceği düşünülürse, örtünün kalkmasının, ABD’nin artık Türkiye ile yüzleşmeyi (açıkça karşı karşıya gelmeyi) tercih ettiği şeklinde algılanması pekâlâ mümkündür. O nedenle, hem Rahip Brunson’ın serbest kalmasının Türkiye’ye Fırat’ın doğusuna operasyon yapma imkânı vereceğini düşünmemek, hem de Türkiye ile ABD arasındaki ilişkilerin daha sorunlu/ciddi bir sürece girmesini beklemek gerekir diye değerlendirilmektedir.

ABD, Fırat’ın doğusundan çekilme emareleri göstermiyor. Ve burada, açıkça bölücü/ayrılıkçı Suriyeli Kürtlerin YPG’sini desteklemektedir. Durum böyle iken, Türkiye, Fırat’ın doğusunu YPG’den temizlemek için operasyon başlatacağını açıklıyor. Bu, Fırat’ın doğusunda Türkiye’nin ABD ile karşı karşıya geleceği anlamına gelmiyor mu? Türkiye için zor bir durum söz konusudur. Türkiye, Fırat’ın doğusunda ABD’yi karşısına alabilir. Bu, zor bir durum olsa bile mümkün görülmektedir. Geçmişte bunun örneği var. Dönemin Başbakanı rahmetli İsmet İnönü, 1964 yılında, Kıbrıs konusunda yaşananlar nedeniyle ABD’yi karşısına almış ve çok iyi bilinen “Yeni bir dünya düzeni kurulur, Türkiye de bu düzende yerini alır.” sözünü de bu sırada sarf etmiştir.

Eğer ABD ile dün yaşanan ve bugün yaşanmakta olan sorun karşılaştırılırsa, Türkiye’nin bugün de ABD’yi karşısına alabileceği daha iyi anlaşılacaktır. Kıbrıs Adası, Kıbrıs Türkleri kadar, belki onlardan daha çok Türkiye’nin savunma güvenliği açısından önemlidir. Fakat Türkiye’nin Suriye’nin kuzeyinden (hemen kendisinin bitişiğindeki bölgeden) algıladığı tehdit, çok daha ciddi, doğrudan ve çok yakındır. Bu nedenle, dün savunma ve güvenliği açısından önem arz ettiği için Kıbrıs konusunda ABD’yi açıkça karşısına almış Türkiye’nin, bugün Suriye’nin kuzeyinden kaynaklanan ve doğrudan “beka sorununa” yol açan tehdit için ABD’yi “evleviyetle” karşısına alabileceği düşünülmektedir. Bu düşünceyi besleyen bir diğer husus da şudur: Türkiye, dün, Kıbrıs konusunda Ada’da yaşananlara Türkiye’nin müdahale etmesini engellediği için ABD’yi karşısına almıştı. Şimdi ise, ABD, doğrudan ve yakından Türkiye’nin milli ve coğrafi bütünlüğünü hedef alan tehdide açıkça destek vermektedir, bu tehdidin adeta bir parçası haline gelmiştir. Bunlardan, dün İsmet İnönü’nün ABD’ye karşı sergilediği tavırdan “daha fazlasının” bugün Recep Tayyip Erdoğan tarafından sergilenebileceği çıkmaktadır. Üstelik dün İsmet İnönü yeni bir Dünya düzeninden bahsederken, gerçekte bugünkü gibi Çin’in de dâhil olduğu yeni bir “Dünya düzeninin” oluşum süreci de yaşanmıyordu.

Son günlerde Rusya’nın Fırat’ın doğusuna işaret etmesini ve bu bölgedeki gelişmeleri “vahim” bulduğunu açıklamasını, özellikle önemsemek gerekir diye değerlendirilmektedir. Türkiye, Rusya’nın bu açıklamalarına kulak vermekle kalmamalıdır.

Türkiye, mevcut koşullarda şunu yapmak durumundadır: Rusya’nın dışarıdan işaret ettiği vahametin, evleviyetle farkında olarak konuşmak ve davranmak zorundadır. Çünkü aksi, ciddiyete ve dolayısıyla caydırıcılığa ciddi halel getirmek suretiyle beka sorununu daha da ağırlaştıracaktır.

Türkiye, bir bütün olarak, ABD ile yaşanacak gerginliğe hazırlanmayı tezekkür etmelidir diye düşünüyorum.

Fırat’ın doğusu, Suriye krizinde kritik eşiktir. Bu da, Fırat’ın doğusunun sadece Türkiye ile ilgili bir konu olmadığı anlamına gelir.

osmetoz/ascmer, www.ascmer.org, 13 Ekim 2018.


ABD’YE AİT İNSANSIZ HAVA ARACININ KARADENİZ’DE DÜŞMESİ ÜZERİNE

Prof. Dr. Osman Metin Öztürk Hatırlanacağı üzere, geçtiğimiz günlerde, Karadeniz’de uluslararası hava sahasında ABD’ye ait bir insansız hava aracı (İHA) düşmüş; ABD İHA’nın Rusya tarafından vurulduğunu iddia etmiş, Rusya ise İHA’nın “ani manevra” sonucu düştüğünü savunmuştu. Ve konu, daha sonra, Karadeniz’e düşen İHA’nın çıkarılmasına gelmişti. İlk başta, bunun nedeni, düşen ABD İHA’sının içerdiği teknoloji ile

ORTADOĞU’DA ÇİN’İN GÖRÜNÜRLÜĞÜ ARTIYOR

Prof. Dr. Osman Metin Öztürk İran ve Suudi Arabistan yetkilileri Çin’de bir araya gelmiş… Suudi Arabistan Ulusal Güvenlik Danışmanı Musaid el Aiban ve İran Yüksek Ulusal Güvenlik Konseyi Sekreteri Ali Şemhani, 6-10 Mart tarihlerinde Pekin’de bir araya gelmiş… Çin Komünist Partisi (ÇKP) Merkez Komitesi Dış İlişkiler Komisyonu Ofisi Direktörü (yakın zamana kadar Çin’in Dışişleri Bakanı)

TÜRK SİYASETİNDE İYİ PARTİ’NİN SON HAMLESİ VE YAKLAŞAN SEÇİMLER

Prof. Dr. Osman Metin Öztürk Belli ki, İyi Parti (İP)/Sayın Meral Akşener, Türk siyasal hayatında uzun süre hatırlanacak… Tıpkı “mevcut MHP”/Sayın Devlet Bahçeli gibi. “Mevcut MHP”/Sayın Bahçeli, ne oldu-ne bitti hala bilinmiyor, birden bire hem izlediği politika kendisi ile örtüşmeyen, hem de demediğini bırakmadığı AKP/ Sayın Recep Tayyip Erdoğan ile yakınlaştı, Cumhur İttifakı üzerinden AKP

“NATO ÜYELİĞİ ONAY SÜRECİ KOLAY DEĞİLDİR”

Prof. Dr. Osman Metin Öztürk Yukarıdaki başlık bana ait değil. Başlık, Sayın Konur Alp Koçak’ın, 11 Kasım 2022 tarihli Türkgün Gazetesi’nin 11. sayfasında yer alan köşe yazısının başlığıdır. Sayın Koçak’ın köşe yazısında yer alan bazı hususlar, işbu çalışmayı kaleme alma ihtiyacını doğurmuştur. Sayın Koçak, köşe yazısında, NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg’in geçtiğimiz günlerde Türkiye’yi ziyareti

ABD’NİN GİRİT’TE VE BATI TRAKYA’DA ARTAN ASKERİ VARLIĞI ÜZERİNE…

Prof. Dr. Osman Metin Öztürk Yunanistan’ın, NATO üyesi olarak ülkesini zaten ABD’ye açmış iken, son dönemde bu işi daha da ileriye taşımasını, ABD’ye Girit’te ve Batı Trakya’da daha ileri konuşlanma imkânı tanımasını, burada biraz farklı ele almaya çalışacağım. Elbette ki, Yunanistan’ın bu yaptıkları, Yunan emeli ve ABD’nin güncel Türkiye yaklaşımı ile birlikte mütalaa edildiğinde, Türkiye

E-mail: bilgi@ascmer.org

Tel: +90 532 414 48 98

Dükkan
© 2014 Tüm Hakları Saklıdır. Sitedeki yazılar ve analizler kaynak gösterilmeden kullanılamaz.