RUSYA’YA YÖNELİK ARTAN YAPTIRIMLAR

Prof. Dr. Osman Metin Öztürk

Ukrayna-AB ve Ukrayna-NATO ilişkilerinde ortaya çıkan gelişmelere bağlı olarak kendisini gösteren, Ukrayna ile Rusya’nın karşı karşıya geldiği ve Kırım’ın Rusya’ya katıldığı, devam eden kriz sürecinde, Rusya’ya yönelik yaptırımlar giderek yoğunluk ve yaygınlık kazanıyor. Kriz sürdükçe, görünümü değişmeye ve farklı çağrışımlara yol açmaya başladı. Başlangıçta, Çin karşısında aynı paydada yer aldıkları düşünülerek ABD ile Rusya’nın krizi tırmandırmayacakları varsayılırken, bugün Ukrayna krizinin çok farklı bir işleve aracılık ettiği ya da Ukrayna krizine sonradan oldukça farklı bir işlevin yüklenmiş olduğu akla gelmektedir.

Şu ara, kamuoyunda, uluslararası politikadaki mevcut koşulların Birinci Dünya Savaşı öncesindeki koşulları çağrıştırdığı konuşulmakta, yazılmakta ve bu konuda etkinlikler düzenlense de; bu çağrışımla ne oranda bağdaşacağı ayrı bir konu olmakla beraber, Ukrayna krizinde gelinen nokta, Sovyetler Birliği’nin 1991’deki dağılması öncesi koşulları çağrıştırmaktadır.

Moskova’nın bir taraftan Orta Doğu’ya dönüşü olarak yorumlanan gelişmeler diğer taraftan  eski Sovyet coğrafyasına gösterdiği hassasiyet, artan askeri hareketlilik, tatbikatlar ve kuvvet kaydırmaları, Rus ekonomisinin olumlu görüntüsünün giderek kaybolmasına yol açmıştır. Rusya’nın ekonomik büyüme rakamları aşağıya doğru revize edile edile “sıfır büyüme” seviyesine inilmiştir. Bu iniş, Rusya’nın, makroekonomik dengeleri kendisi lehine etkileme gücünden yoksun olduğu; yani Rus ekonomisinin o kadar da güçlü olmadığı algısına yol açmıştır. (i) Artan askeri harcamalar, (ii) petrol ve doğal gaz fiyatlarındaki düşüş, (iii) Batıya yönelik reformların yol açtığı değişimin doğasındaki (olağan) uyum sorunları ve (iv) Rus ekonomisinin münhasıran enerjiye dayalı olması, ABD ve AB merkezli yaptırımların işe yaramasına (etkili olmasına) hizmet etmiştir. Bu süreç içinde dikkat çekici olan bir başka husus da, 15 yıla yakın bir süredir Başbakan ya da Devlet Başkanı olarak Rusya’yı yöneten, bu süreç içinde Rusya’yı “uçurumun kenarından” alıp düzlüğe çıkaran Putin’in, tekrar ülkeyi “aldığı” noktaya götürecek tasarruflara yol vermiş olmasıdır.

Rusya ile ilgili tabloyu, kronikleşme sinyalleri veren küresel mali kriz ile birlikte mütalaa etmek gerekir. ABD mali krizden kendisini kurtaramamaktadır. Amerikan sermayesi, sıkışmıştır; daralma baskısı altındadır. Açıklanan rakamlar, Çin’in ekonomik büyümesini sürdürdüğüne işaret etse de; (i) sahip olduğu “komünist/baskıcı” rejimin bu rakamların güvenirliğini tartışılır hale getirmesi, (ii) Çin ekonomisinin kriz içindeki küresel ekonominin bir parçası olması ve (iii) ekonomik büyümesi ihracata dayalı olduğu için küresel ekonomik krizden etkilenmesinin kaçınılmaz olması nedeniyle, gerçekte, Çin’in de ciddi bir mali kriz ile karşı karşıya bulunduğu varsayılmaktadır. Eğer ABD’nin (GSYİH-16.7 trilyon usd.) ve Çin’in (GSYİH-13.4 trilyon usd.) küresel ekonomideki yerleri dikkate alınırsa; küresel mali krizin, münhasıran Washington’un ve Pekin’in yaşadığı (etkilendiği) bir mali kriz olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır. Bu ifade, aynı zamanda, ABD ile Çin’in, küresel mali krizi aşmak için birlikte hareket edebilecekleri anlamına da alınmalıdır.

1991’de Sovyetler Birliği’nin dağılması, sıkışan küresel ekonominin rahatlamasına hizmet etmiş ve yaşananlar, yeni bir küreselleşme dalgası olarak açıklanmıştı. Haritaya ve yaşananlara bakınca, bugünkü küresel mali krizde de, çözümün Rusya ile bağlantılı olabileceği akla gelmektedir. Küresel ısınma ve iklim değişikliği, küresel ilginin Rusya’nın büyük ülkesine kaymasına yol açmıştır. Sibirya’nın, Uzakdoğu’nun ve Arktik Okyanusu kıyılarının küresel mali krizin aşılmasına hizmet edebilecek potansiyeli, geçen her gün biraz daha fazla fark edilmektedir. Bu belirtilenler, Ukrayna krizinde Rusya’ya yönelik yaptırımların yoğunlaşmasına ve yaygınlaşmasına daha farklı bakılmasına neden olmaktadır.

Putin, son açıklamaları ile, Rusya için söz konusu olan bu tehlikeyi gördüğünü ortaya koymuştur. Ancak sadece tehlikeyi görmek yetmemektedir; önemli olan, görülen tehlikenin ortadan kaldırılmasıdır. Putin’i oldukça sıkıntılı bir dönem beklemektedir ve Putin’in bu sıkıntıların üstesinden gelme ihtimali fazla güçlü görülmemektedir.

Niçin güçlü görülmediğine dair başka bazı hususlar vardır. Hatırlanacağı üzere, Mao, Sovyetler ile yollarını ayırmış ve Moskova’yı “devrime” ihanet etmekle suçlamıştı. Öyle ki, Sovyetler Afganistan’ı işgal ettiğinde, Pekin, Sovyetler ile Afganistan’dan üzerinden de komşu olmamak için, örtülü olarak Ruslar karşısında “İslami direnişçilere” destek vermişti. Bugün de, Rusya reformlarla Batıya yönelirken, Çin’de halk hem ekonomik büyümeden pay alma ve özgürlüklerine sahip çıkma peşindedir. Onun içindir ki, Rusya’daki bugünkü tablo, Çin’de Pekin Yönetimi üzerinde ayrıca baskıya yol açmaktadır. Eğer Rusya yeni bir dağılmayı yaşarsa, bu; (i) Mao’yu haklı çıkaracaktır, (ii) “Çin komünizmini” pekiştirmek suretiyle Pekin Yönetimini içeride rahatlatacaktır, (iii) dışarıda “Çin komünizminin (yeni komünizmin)” cazibesini artıracaktır. Bu bağlamda, Şanghay İşbirliği Örgütü (ŞİÖ)’nün üyelik profiline, belirtilen görüşün aksine bir anlam yüklemenin, uluslararası ilişkilerin doğası ile fazla örtüşmeyeceği düşünülmektedir.

Eğer 1991 ve onu izleyen yıllarda uluslararası politikanın “yükünü” tek başına kaldıramadığı ve o tarihten bu yana hep yeni bir “öteki” yaratma çabası içinde olduğu hatırlanırsa; Çin’in yeni kutup olması, ABD’nin de çıkarlarına hizmet eder diye düşünülebilir.

Bu koşullarda, Rusya’nın, bir tarafta Washington’un diğer tarafta da Pekin’in yer alacağı, yeni koşullarda, “iki kutuplu” bir dünyanın oluşumuna aracılık edebileceğini ve Ukrayna krizine de bu işlevin yüklenmiş olabileceğini düşünmek yanlış olmayacaktır.

osmetoz/ascmer, 15 Eylül 2014, www.ascmer.org

 

Anahtar Kelimeler: Rusya,  Ukrayna Krizi, 

TÜRKİYE’DEKİ SEÇİMİN SONUÇLARI: GÖRÜŞLERİM VE DEĞERLENDİRMELERİM

Prof. Dr. Osman Metin Öztürk I. İki gün önce (28 Mayıs’ta) yapılan, cumhurbaşkanı seçiminin ikinci turunda, kullanılan ve geçerli sayılan oyların % 52.18’ni Sayın Erdoğan, % 47.82’sini de Sayın Kılıçdaroğlu aldı ve bu sonuçla Sayın Erdoğan üçüncü kez katıldığı cumhurbaşkanı seçiminden önde çıkarak bu koltuğa oturdu. Bu seçime katılma oranı, % 84 oldu. Cumhurbaşkanı seçiminin

DIŞARISI GÖZÜYLE TÜRKİYE’DEKİ 14 MAYIS SEÇİMLERİNE BİR BAKIŞ

Prof. Dr. Osman Metin Öztürk 14 Mayıs’taki seçimler yaklaşıyor… Seçim sürecinde daha önce medyada çok rastlamadığım, seçimlere dış politika gözlüğü ile bakan bazı yorumları ve değerlendirmeleri görmeye başladım. Bunu olumlu bir gelişme olarak görüyorum. Çünkü iç ve dış politika arasındaki karşılıklı ve bağımlı ilişki nedeniyle, seçimlere ilişkin öngörüleri sadece iç dinamiklere dayandırmak eksik bir yaklaşım

TÜRKİYE’DEKİ 14 MAYIS SEÇİMLERİNE YABANCI VE YERLİ SERMAYE AÇISINDAN BİR BAKIŞ

  Prof. Dr. Osman Metin Öztürk Yabancı sermayenin önemli bir kısmının ülkeyi terk ettiği, yerli sermayenin de çeşitli yollarla yurt dışına kaçmaya çalıştığı yazılıyor, konuşuluyor. Yeni bir şey değil, bunu biliyoruz. Peki, yabancı ve yerli sermayedeki bu kaçış niye? Bu kaçışın arkasındaki en temel etkenlerden biri, hiç şüphesiz, AKP/Sayın Erdoğan iktidarında ülkede hukuka olan bağlılığın/saygının

TÜRKİYE’DEKİ 14 MAYIS SEÇİMLERİ: RUSYA KENDİ ELİYLE KENDİ AYAĞINI BAĞLAR MI?

Prof. Dr. Osman Metin Öztürk Birçok kez yazdım… Önümüzdeki seçimler, dış politikadan (uluslararası ilişkilerden) soyutlanarak görülemez, görülmemelidir. Bu siyasetin doğasına aykırı olur. Bu seçim çok önemli. İnsanımız bir yol ayrımında; ya karanlığın zifiri karanlığa dönüşmesine evet diyecek ya da karanlıktan kurtulup aydınlık güzel günlere doğru yol almaya başlamak için evet diyecek… Bu seçimleri ben böyle

ABD’YE AİT İNSANSIZ HAVA ARACININ KARADENİZ’DE DÜŞMESİ ÜZERİNE

Prof. Dr. Osman Metin Öztürk Hatırlanacağı üzere, geçtiğimiz günlerde, Karadeniz’de uluslararası hava sahasında ABD’ye ait bir insansız hava aracı (İHA) düşmüş; ABD İHA’nın Rusya tarafından vurulduğunu iddia etmiş, Rusya ise İHA’nın “ani manevra” sonucu düştüğünü savunmuştu. Ve konu, daha sonra, Karadeniz’e düşen İHA’nın çıkarılmasına gelmişti. İlk başta, bunun nedeni, düşen ABD İHA’sının içerdiği teknoloji ile

E-mail: bilgi@ascmer.org

Tel: +90 532 414 48 98

Dükkan
© 2014 Tüm Hakları Saklıdır. Sitedeki yazılar ve analizler kaynak gösterilmeden kullanılamaz.