Prof. Dr. Osman Metin Öztürk
Bugünkü medyada, Türkiye’nin Rusya’dan ikinci bir S-400 hava savunma sistemi alacağı, buna dair pazarlıkların sürdüğü, tarafların anlaşmaya yakın olduğu yer alıyor.
Bu yazının kaleme alındığı an itibarıyla, bu habere Ankara’dan yalanlama gelmediğini biliyorum. Şahsen, haberin doğruluğunu teyit etme imkânım bulunmamaktadır. Eğer doğru ise, çok dikkat çekici ve düşündürücü bulunması gereken bir gelişme…
Çünkü Türkiye’nin Rusya’dan S-400 hava savunma sistemi satın almasına ABD’nin verdiği tepki bilinmektedir. ABD, Türkiye’yi F-35 savaş uçağı projesinden çıkarmakla kalmamış, CAATSA kapsamında Türkiye’ye bazı yaptırımlar uygulama kararını da almıştı. CAATSA (Countering America’s Adversaries Through Sanctions Act) ABD’nin düşmanlarına yaptırımlar yoluyla karşılık vermesini öngören bir yasa. ABD’nin Türkiye’yi CAATSA kapsamına alarak yaptırım uygulaması, Türkiye için çok ağır bir karşılık olmuştur. Çünkü ABD’nin bu yaptığı, Türkiye’yi, hem “hasım”, hem de Rusya, İran ve Kuzey Kore ile aynı kategoride gördüğü anlamına gelmektedir. Düşünebiliyor musunuz; ABD, NATO üzerinden müttefiki olan ve NATO kapsamında ABD’nin ciddi büyüklükte askeri varlığına çeşitli anlaşmalarla ev sahipliği yapan Türkiye’yi “hasım/düşman” görüyor!… Bu, Türk-Amerikan ilişkilerinin güncel durumu!…
ABD’nin Türkiye’nin Rusya’dan S-400 hava savunma sistemi satın almasına tepkisi belli ve Türk-Amerikan ilişkilerinin güncel durumu ortada iken, AKP/Sayın Erdoğan iktidarının Rusya’dan ikinci bir S-400 hava savunma sistemi alması sorgulanmaz mı? Elbette ki, sorgulanır.
AKP’nin 2002’de ABD’nin desteği ile iktidara geldiği biliniyor. Bugün gelinmiş olan noktada, AKP/Sayın Erdoğan iktidarının, hem içerideki ve dışarıdaki durumu, hem de ABD’ye yaklaşmak istediği ve bunun için her şeyi yapmaya hazır bir görüntü verdiği, olaylardan, gelişmelerden ve yaşananlardan kolayca çıkarılabiliyor.
Bu belirtilenler ışığında, Türkiye’nin Rusya’dan ikinci bir S-400 hava savunma sistemi almasına dair haberler, ister istemez, AKP/Sayın Erdoğan iktidarının; Biden Yönetiminin çok işine gelen/gelecek bir konuda ABD ile birlikte çalışma-yakınlaşma yoluna girdiği, bu yolda ilerlediği ve bunun Rusya’da doğuracağı rahatsızlığı hafifletmek, Ankara-Moskova ilişkilerini rayında tutabilmek için de, Rusya’dan ikinci bir S-400 hava savunma sistemi alma yoluna gitmiş olabileceği şeklinde bir çağrışıma, bir öngörüye yol açıyor. Türkiye’nin ABD ile birlikte hareket edeceği, ABD adına iş göreceği ya da ABD’nin yükünü paylaşacağı konu her ne ise, bunun ABD için çok önemli bir konu olduğu düşünülmektedir. ABD’nin Türkiye’nin Rusya’dan S-400 satın almasına verdiği tepki, Türk-Amerikan ilişkilerinin mevcut durumu ve AKP/Sayın Erdoğan iktidarının iktidar ömrünü uzatmanın anahtarını ABD’de gördüğü şeklindeki neden olduğu algı, bu düşünceye yol açıyor.
Dış politikaya dair güncel tablodan AKP/Sayın Erdoğan iktidarının ABD ile “köprüleri” yaktığı ya da ipleri “kopardığı” anlamı çıkarılamadığı için, Türkiye’nin Rusya’dan ikinci bir S-400 savunma sistemi almasının böyle bir gerekçeye bağlanması gerçekçi gelmemektedir. Tam aksine, AKP/Sayın Erdoğan iktidarının ABD ile çok ciddi bir iş tutmanın arifesinde olduğu/olabileceği akla gelmektedir.
Hiç şüphesiz, siyasal iktidar olma, olan hukukun çizdiği sınırlar içinde kalmak ve sadece bugünü değil görünür geleceği de dikkate alarak devletin hak ve menfaatlerini gözetmek kaydıyla, iktidara tercih özgürlüğü verir. Ve AKP/Sayın Erdoğan iktidarının ABD ile ciddi iş tutması, bu tercih özgürlüğü bağlamında görülebilir.
Ancak ortada, ABD’nin, Türkiye’nin milli ve coğrafi bütünlüğünü hedef alan PKK/YPG terör örgütüne verdiği açık destek, son birkaç yılda Türkiye’ye bitişik/komşu coğrafyalarda gerçekleştirdiği askeri konuşlandırmalar ve gösterdiği askeri hareketlilik, Türkiye’nin S-400 alımına verdiği tepki (Türkiye’yi CAATSA kapsamında görerek “hasım” ilan etmesi), Ermenilerin asılsız soykırım iddialarına itibar etmesi (Ermeni soykırımını tanıması) vardır. Bunlar, Türk-Amerikan ilişkilerinin artık mecrasından çıkmış olduğu anlamına gelmektedir. Türkiye’nin Avrupa ile olan ilişkileri de, ABD ile olan ilişkilerden çok farklı değildir. Batının iki kanadı ile ilişkiler böyle. İster istemez insanın aklına, bildik “Şark Meselesi” geliyor. Türkiye’nin, sistemli bir şekilde, “milli karakteri”nin aşındırıldığı ve “Sünni siyasal İslam” görüntüsünün öne çıkarıldığı bir süreçten geçmekte olması ve bu sürecin Batının İslam’ı sistematik bir şekilde son 20 yılda karşısına aldığı halen işlemekte olan bir süreç ile eş zamanlı olması, Şark Meslesi’nin raftan indirilip uygulamaya sokulduğunu çağrıştıran diğer etkenlerdir ki; Türkiye’nin Batının hedefinde olduğu-olabileceği yolundaki güncel yorumlar oldukça yaygındır.
AKP/Sayın Erdoğan iktidarının böyle bir tabloda ABD ile ciddi iş tutması ihtimali endişeye yol açmaz mı?
Bir de, ABD ile ciddi iş tutma ihtimali akla gelen AKP/Sayın Erdoğan iktidarının, 19 yılda Türkiye’yi içeride ve dışarıda getirdiği nokta var. Gücü erime sürecine girmiş Türkiye… Keza, AKP/Sayın Erdoğan iktidarının, hem ABD’yi açıkça Türkiye’nin milli ve coğrafi bütünlüğünü hedef alanlarla birlikte hareket etmekle suçlaması, hem de aynı ABD ile yakınlaşmak için her tavizi vermeye hazır bir görüntü vermesi de var. Bunlar, söz konusu endişeyi ayrıca besliyor.
Sıkça dediğim gibi, AKP/Sayın Erdoğan iktidarına sözüm yok. Hem demokrasilerde iktidarın tercih özgülüğü var, hem de kim ne söylerse söylesin kendi bildikleri yoldan şaşmıyorlar.
Sözüm, yine MHP’ye ve MHP’nin Genel Başkanı sıfatıyla Sayın Devlet Bahçeli’ye…
MHP, Sayın Devlet Bahçeli’nin birçok konuşmasında da ifade ettiği üzere, “önce ülkem, son partim” diyen, bir partidir. Bu, bildiğim kadarıyla, MHP’nin Parti Tüzüğünde/Programında da ifadesini bulmuş bir esastır.
Bu esasa ve bu esasa sahip çıkışa sığınarak, MHP’nin mevcut yönetiminin, Rusya’dan ikinci bir S-400 hava savunma sistemi alınmasını, yukarıda belirtilen mülahazaları da dikkate alarak, tezekkür etmesinde fayda görürüm.
Ancak bu konuda fazla umutlu olmadığımı da belirtmeliyim.
Çünkü Sayın Devlet Bahçeli, ısrarla AKP/Sayın Erdoğan iktidarına açık ve net destek vermeye devam ediyor. Ve AKP/Sayın Erdoğan iktidarı, bu destek sayesinde, bana göre fazla hukuksal ve siyasal sorumluluk duymadan, tercih özgürlüğünü istediği gibi kullanıyor ve bildiği-belirlediği yolda ilerlemeye devam ediyor.
Verdiği açık ve net destek, bunun ifade ettiği güç ve sağladığı siyasal hareket serbestisi nedeniyle, MHP, AKP/Sayın Erdoğan iktidarının icraat ortağıdır. MHP Yönetiminin konuyu tezekküründe bu hususun da önemli olacağını değerlendiriyorum.
24 Ağustos 2021