Gazi Mustafa Kemal Atatürk, 1923 yılında, Türk Ocakları’nda yaptıkları konuşmada şunları söylemiş:
“… Biz milliyet fikirlerini uygulamada çok gecikmiş ve çok ilgisizlik göstermiş bir milletiz.
Bunun zararlarını fazla faaliyetle karşılamaya çalışmalıyız. Bilirsiniz ki, milliyet teorisini, millet idealini yok etmeye çalışan teorilerin dünya üzerinde uygulanması, mümkün olamamıştır. Çünkü tarih, olaylar, hadiseler ve gözlemler her zaman insanlar ve milletler arasında, milliyetin daima egemen olduğunu göstermiştir ve milliyet prensibi aleyhindeki büyük çapta fiili tecrübelere rağmen yine milliyet hissinin öldürülemediği ve yine kuvvetle yaşadığı görülmektedir.
Özellikle bizim milletimiz, milliyetini ihmal edişinin çok acı cezalarını çekmiştir. Osmanlı İmparatorluğu içindeki çeşitli toplumlar hep milli inançlara sarılarak, milliyetçilik idealinin kuvvetiyle kendilerini kurtardılar. Biz ne olduğumuzu onlardan ayrı ve onlara yabancı bir millet olduğumuzu sopa ile içlerinden kovulunca anladık. Kuvvetimizin zayıfladığı anda bizi hor ve hakir gördüler. Anladık ki, kabahatimiz kendimizi unutmuş olduğumuzmuş. Dünyanın bize hürmet göstermesini istiyorsak ilk önce bizim kendi benliğimize ve milliyetimize bu hürmeti; hissi, fikri ve fiili olarak bütün davranış ve hareketlerimizle gösterelim; bilelim ki, milli benliğini bulmayan milletler başka milletlerin avıdır.
Mevcudiyeti milliyemize düşman olanlarla dost olmayalım. Böylelerine karşı bir Türk şairinin dediği gibi: ‘Türküm ve düşmanım sana, kalsam da bir kişi’ diyelim. Düşmanlarımıza bu hakikatı ifade ettiğimiz gün, kanaatimize, mefkûremize, istikbalimize yan bakan her ferdi düşman telakki ettiğimiz gün, milli benliğe uzanacak her eli şiddetle kırdığımız, milletin önüne dikilecek her haili derhal devirdiğimiz gün, halası hakikiye vasıl olacağız. Ve sizler gibi münevver, azimli, imanlı gençler sayesinde bu halasa vasıl olacağımıza emin olabiliriz.” (Kaynak: Atatürkçülük, Birinci Kitap, Ankara, 1983, s.59-60)
Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün yukarıdaki ifadeleriyle, Dünya Türklerinin “3 Mayıs Türkçüler Günü”nü kutluyorum. Bu vesileyle ruhu şad olsun.
Başta dünden bugüne Türk Vatanı uğruna hayatlarını hiçe saymış olanları, Türklük davasına baş koymuş ve bu yolda her türlü cefaya göğüs germiş olanları, kendilerini Türk hissedenleri, kendilerini büyük Türk Milletinin bir ferdi olarak görenleri, Türkiye Cumhuriyeti Devletinin ve diğer bağımsız Türk Devletlerinin vatandaşı ve henüz devlet olma bahtiyarlığına erişememiş Türk toplumlarının ferdi olmakla iftihar edenleri, mesaisini samimi olarak ülkesinin ve insanlarının daha mutlu, daha huzurlu ve daha müreffeh yaşamasına hasredenleri, milli ve manevi değerlerini biri birine karıştırmayanları, birini diğerinin yerine koymayanları veya birini diğerine tercih etmeyenleri, her ikisinin de yerlerini ve kıymetlerini bilenleri “3 Mayıs Türkçüler Günü”nde sevgiyle, saygıyla ve şükranla anıyorum; bunlardan ebediyete intikal etmiş olanlara yüce Allah’tan rahmet diliyorum.
İnanıyorum ki; ırkçı olmaktan uzak, tarihsel, sosyolojik ve hukuksal bir bakış açısına dayalı Türkçülük, aklın ve bilimin yol göstericiliğinde, dil, din ve tarih köprüsü üzerinden ve ortak çıkar temelinde, Türk Dünyasının siyasal bir gerçeklik kazanmasına ve bu suretle uluslararası politikada yerini almasına hizmet edecek, geç de olsa, malum engellemelere rağmen Türkiye de bu yolda üzerine düşeni yerine getirecektir.
Bu özel gün münasebetiyle, özgürlüğünden ve temel insan haklarından yoksun ve insanca bir yaşamdan uzak olarak yaşayan, Dünyadaki bütün Türklerin, tez zamanda özgürlüklerine ve insanca bir yaşama kavuşmalarını diliyorum; bu durumda olanlar için Allah’tan sağlık, sabır, azim, güç, kuvvet ve yardım diliyorum.
“3 Mayıs Türkçüler Günü”nünüz kutlu olsun.
Ne mutlu Türk’üm diyene.
Yüce Allah, büyük Türk Milletini korusun ve yüceltsin, Türk’e düşman olanlara fırsat vermesin, onları merhametinden mahrum bıraksın.
Prof. Dr. Osman Metin Öztürk
ASCMER Başkanı
Ankara, 3 Mayıs 2020