19 Mayıs 1919, büyük Türk Milleti’nin vatan topraklarını düşman çizmeleri altında çiğnenmekten kurtarma ve özgür- bağımsız yaşama iradesini dışa vurduğu, bugün vatandaşı olmakla iftihar ettiğimiz Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin kurulmasına giden yolda, bir başlangıçtır, bir işaret fişeğidir.
Hatırlayınız…
Ülke, Kasım 1918’den beri, emperyalistlerin ve onların maşası olan devletlerin işgali altındadır.
İşgalciler, Anadolu’yu “teslim almak” için, kadın, yaşlı, çocuk, bebek demeden masum sivil halkı vahşice katletmektedir. Irz-namus tanımamaktadır. Anadolu halkına “insanlık dışı” her muameleyi reva görmektedir. Mukaddesata dil ve el uzatmaktadır. Müslümanlara ağır hakaretlerde bulunmakta, ibadetlerini engellemektedir. Anadolu’yu “Türkler”den temizleme ve “Hristiyanlaştırma”, yani Anadolu’da “etnik/dinsel temizlik” peşindedir.
Görülmüştür ki; Osmanlı Yönetimi, işgale ve işgalcilere karşısı sessizdir, belirgin bir acziyet içindedir ve ne yazık ki giderek işgalci emperyalistlere yanaşmıştır. Padişah ve hükümeti, işgali son erdirmeye ve bu amaçla mücadeleye odaklanmak yerine, işgalcilerle saraylarda bir araya gelip işgale direnişi ortadan kaldırmayı konuşmaktadır.
Artık özünü kaybetmiş, saraya kapanmış, milletten kopmuş bir Osmanlı Yönetimi vardır.
Ve Osmanlı Yönetiminin işgale ve işgalcilere yönelik “işbirlikçi” yaklaşımı, bardağı taşıran damla olmuştur.
Bu tablo, “19 Mayıs 1919”u doğuran tablodur.
19 Mayıs 1919 tarihi, o kadar çok şeyi ifade eder ki…
19 Mayıs 1919, yıllarca savaştan savaşa koşmuş, o savaşlar nedeniyle ömür acılarla, öfkeyle, yoksullukla, yoklukla geçmiş bir milletin, bu duruma bir son vermek ve kendi geleceğine sahip çıkmak için, elinde-avcunda son kalanlarla silkinip ayağa kalktığı ve kurtuluş meşalesini yaktığı tarihtir.
19 Mayıs 1919, cepheden cepheye koşmaktan yoksul ve yorgun düşmüş bir milletin, özüne döndüğü, özünden/tarihinden aldığı güç ve ilham ile silkinip ayağa kalkarak emperyalist işgale ve emperyalist işgalcilerle işbirliği içindeki Padişah ve hükümetine direnişi başlattığı, tarihi bir gündür.
19 Mayıs 1919, bir milletin özündeki-ruhundaki ortak yüksek değerlere ve ortak inanca sarılarak silkinip ayağa kalktığı; dolayısıyla o yüksek değerlerin, o inancın, gücüne/kudretine işaret eden bir gündür.
19 Mayıs 1919, Anadolu’ya hâkim yorgunluğa ve yoksulluğa rağmen, Mustafa Kemal ve arkadaşlarının Anadolu halkına, Anadolu halkının da Mustafa Kemal ve arkadaşlarına inanıp güvenmesinin geldiği anlamı, bu karşılıklı güvenin sonuçlarını, gösteren bir tarihtir.
19 Mayıs 1919, parçalanmış, biri birinden kopmuş/koparılmış büyük bir milletin buluştuğu ve güneşin, daha ufkun altında iken, bu büyük buluşmaya yüzünü gösterdiği, o buluşmayı aydınlattığı, böylece daha başlangıçta zafere işaret ettiği, çok özel bir gündür.
19 Mayıs 1919, bir milletin, işgalci emperyalist devletler karşısında elde ettiği, sonradan savaştaki muhataplarının bile “Türk Mucizesi” diye tarif ettiği, Türk’e yine şan ve şeref katmış, Türk’ün vatanı da dâhil bütün mukaddesatını işgalcilerin ayakları altında çiğnenmekten kurtaran, görkemli bir zaferin kazanıldığı Milli Mücadelenin (Kurtuluş Savaşı’nın) başladığı gündür.
19 Mayıs 1919, bugün sınırları içinde özgür ve bağımsız olarak yaşadığımız, serbestçe ibadetimizi yapabildiğimiz, semalarında ezan seslerinin eksik olmadığı, Türk bayrağının yükseklerde özgürce dalgalandığı Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin kuruluş sürecinin başladığı tarihtir.
“19 Mayıs”, işte böyle bir gün…
Onun içindir ki; 19 Mayıs 1919, büyük Türk Milleti’nin en kutlu günlerinden biridir.
Bir kere daha kutlu olsun.
Bugünü anlamlı kılan bir diğer husus da, 19 Mayıs’ı “19 Mayıs” yapan “Türk Mucizesi”nin mimarı, Türk’e şan ve şeref katmış bir zaferin başkumandanı, Türk’ün mukaddesatının samimi ve fedakâr hizmetkârı, bugün vatandaşı olmakla iftihar ettiğimiz Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk’tür, O’nun sivil-asker mücadele arkadaşlarıdır.
Onlar, bizi bugünlere getiren kutlu sürecin mimarlarıdır.
Onun içindir ki; “19 Mayıs”, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ten, O’nun sivil-asker mücadele arkadaşlarından ayrı düşünülemez.
Her 19 Mayıs’ta, onları da anıyoruz.
Bu duygu ve düşüncelerle, “19 Mayıs 1919”un 104. yılında; başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve O’nun sivil-asker mücadele arkadaşları olmak üzere, Milli Mücadeleyi başlatan ve zafere ulaştıran, bu uğurda canını veren, kanını ve terini akıtan, bir şekilde hizmet etmek suretiyle zafere katkı sunan, sivil-asker, isimli-isimsiz, kim varsa onların hepsini büyük bir saygıyla ve rahmetle anıyorum.
Bütün şehitlerimize ve ebediyete intikal etmiş bütün gazilerimize bu vesileyle bir kere daha Allah’tan rahmet, varsa hayatta olan gazilerimize sıhhat ve afiyet diliyorum.
Hepsinin aziz hatıraları önünde bir kere daha saygı ile eğiliyorum.
Bütün şehitlerimizin ve ebediyete intikal etmiş bütün gazilerimizin aziz ruhları şad olsun.
Onların aziz hatıraları, yolumu aydınlatmaya, bana güç ve ilham vermeye devam edecektir.
Türkiye Cumhuriyeti Devleti, bu suretle ortaya çıkmış kuruluş değerleri ile, milli ve coğrafi bütünlüğünü muhafaza ederek, sonsuza kadar yaşayacaktır. Her şeye rağmen buna olan inancım tamdır.
Yaşasın Türkiye Cumhuriyeti Devleti.
Ne mutlu Türk’üm diyene.
Prof. Dr. Osman Metin Öztürk
Ankara, 19 Mayıs 2023